Sormam gerek. Neden herif boşalmak üzereyken kız onun yüzüne yumruk atıyor? | Open Subtitles | لدي سؤال، لماذا لكمته في وجهه عندما كان على وشك بلوغ النشوة؟ |
Şimdi de, senin yardımınla, bunu, onun yüzüne vuracağız, tamam mı? | Open Subtitles | و الآن ، بمساعدتك سأفركها في وجهه ، حسناً ؟ |
onun yüzüne bakmağa dayanamazdım. | Open Subtitles | لم أتحمل النظر لوجهها |
Evet, onun yüzüne vururken elimi incittiğim için dava ettim. | Open Subtitles | نعم، ل قاضى له عن الاساءة يدي على وجهه. ل ادعى لا يمكن بيع الأحذية |
Hayır, benim görmek istediğim tek çakma.. ..senin onun yüzüne yapacağındı. | Open Subtitles | كلاّ، كلُّ ما أودُّ رؤيته هو تفجيرك لوجهه. |
onun yüzüne benzemiyorsun ama suçluluk hissediyorsun. | Open Subtitles | لم يعد لديك وجهه ، ولكنك لا تزال تحمل عذاب ضميره |
Bana bunun yalan olduğunu söyle, şehre geri dönelim ve bunu onun yüzüne söyle. | Open Subtitles | أخبرني أنّها كذبة وسنعود أدراجنا حتّى تدعوها بالكاذبة في وجهها. |
- onun yüzüne ne oldu? | Open Subtitles | لقد طلبت تابوتاُ. |
Dikkatlice izle. onun yüzüne bak. | Open Subtitles | ، راقب بعناية إنظر إلى وجهه |
Ama onun yüzüne bakınca benim içime işlemiş nesi varsa kızımın yüzünde görüyorum. | Open Subtitles | وحين أنظر إلى وجهها مهماً كان ما يجعله يصل لي فهو يمنحه لي من خلالها |
Eğer onun yüzüne bakmış olsaydın o kolyeyi ondan almazdın o zaman. | Open Subtitles | لو رأيت سعادتها في تلك اللحظه لما كنت ستأخذ منها تلك القلاده |
Casso olayını çözmenin bir yolu- onun yüzüne para fırlatmamak olabilir. | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة لفعل ذلك. لا ترد النقود في وجهه. |
Canım, senin işlerini onun yüzüne tıkmadan önce onunla tanışmalısın. | Open Subtitles | عزيزتي ، يجب أن تلتقي الشاب قبل أن تدفعي بأوراقك في وجهه |
- Tanrım, bir kaltak gibi onun yüzüne söyledim. | Open Subtitles | يا إلهي , أنا مجرد عاهرة بقول ذلك في وجهه |
onun yüzüne bak. | Open Subtitles | و هو لا تنظر إلى الأرض، بل أنظر في وجهه. |
Açıkçası onun yüzüne bakmıyordum. | Open Subtitles | لم اكن انظر لوجهها هه.. |
onun yüzüne bakamıyordum. | Open Subtitles | لم أستطع أن أنظر لوجهها |
onun yüzüne bakamıyordum. | Open Subtitles | لم أستطع أن أنظر لوجهها |
Maske olmadan, mutluluk, öfke, keder ve neşe sadece onun yüzüne yazılmış olan şeylerdir. | Open Subtitles | بدون قناع السعاده ، الغضب ، الحزن والفرح مكتوبة ببساطة على وجهه |
Ben onun yüzüne görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني الإنتظار حتى أرى النظرة على وجهه |
- Belki kamyonette birşeyler vardır. - onun yüzüne ne oldu? | Open Subtitles | هيا نجد شئ فى الشاحنه ماذا حدث لوجهه ؟ |
Musa, onun yüzüne bakmak ölüm demektir. | Open Subtitles | موسى ... إنه الموت لمن ينظر لوجهه |
onun yüzüne benzemiyorsun! | Open Subtitles | ليس لديك وجهه |
Ben de bu yüzden içkimi onun yüzüne döktüm ama karıştırma çubuğu gözüne geldi ve onun arkadaşı onu hastaneye götürecek kadar iyi biriydi. | Open Subtitles | ثم رميت شرابي في وجهها ولكن العصا ضربت في عينها وصديقتها كان لطيفة كفاية لتأخذها الى المستشفى |
- onun yüzüne ne oldu? | Open Subtitles | لقد طلبت تابوتاُ. |
Utanıyorum, onun yüzüne bakamıyorum. | Open Subtitles | فلا أقوى على النظر إلى وجهه |
Diz çök, başını da eğ, ve asla onun yüzüne bakma. | Open Subtitles | أركعي، وأنخفضي إياكِ أن تنظري إلى وجهها |
Eğer onun yüzüne bakmış olsaydın o kolyeyi ondan almazdın o zaman. | Open Subtitles | لو رأيت سعادتها في تلك اللحظه لما كنت ستأخذ منها تلك القلاده |