Vay be, şuna bak. oturduğumuz masa. | Open Subtitles | يا إلهي أنظري ، المائدة نفسها التي كنا نجلس عليها |
Bırakma işlemi 16 saniye içinde başlayacak. Hep aynı yerlere oturduğumuz dikkatini çekti mi hiç? | Open Subtitles | ألم يخطر ببالك قط، بأننا نجلس دائماً على نفس هذه المقاعد؟ |
Şu anda ben bu sade pişmiş yumurtanın çok lezzetli bir Denver omleti olduğunu oturduğumuz yerin New Orleans'ta bir bistro olduğunu ve benim Turner senin de Hooch olduğunu hayal ediyorum. | Open Subtitles | الان انا اتظاهر بان هذا البيض عديم النكهة هو حقيقة بيض دينفر الشهي هذا المكب الذي نجلس به هو مطعم نيو اورليانز الفاخر |
Hatta oturduğumuz koltukları bile hatırlayabiliyorum. | Open Subtitles | حتى أنني أتذكر مكان المقاعد التي جلسنا عليها |
Aziz Peter Meydanı'ında macchiato içiyorum, yazın birlikte oturduğumuz yerde. | Open Subtitles | "نفس المكان الذي جلسنا فيه في الصيف." "أنا أفكّر فيك, أتمنى أن تكوني بخير يا عزيزتي." |
oturduğumuz yerde sessizce konuşuyoruz. | Open Subtitles | نحن جالسون نتكلم بهدوء |
Aniden bir güneş patlaması olursa bizi oturduğumuz yerde pişirir. | Open Subtitles | توهّج شمسي ربما يحصدنا ويشوينا ونحن في مقاعدنا |
Hep aynı oturduğumuz için durumu buna göre değerlendirmelisin. | Open Subtitles | ستحتاجين لترتيب وضعك وفقًا لهذا حيث اننا نجلس دائمًا بذات الطريقة |
Sen, çalı saçlı. Şu üzerinde oturduğumuz şey ne? | Open Subtitles | أنت،ذات الشعر المروع ، هذا الشيء الذي نحن نجلس على، ما هو؟ |
Şu an oturduğumuz yerin aşağısında bile, Doğu Vancouver sınırda yaşayan topluluk. | TED | حتى في الشارع الذي نجلس فيه الآن، المجتمعات المُهمَّشة في شرق (فانكوفر). |
160 milyar dolar verim kaybı elbette trafikte oturarak oluyor ve bütün karbon ayak izimizin beşte biri içinde oturduğumuz o arabalardan havaya veriliyor. | TED | فقدان 160 مليار دولار من الإنتاجية ، بالطبع أيضا في حركة المرور و خمس من كل من بصمتنا الكربونية يقذف في الهواء من السيارات التي نجلس فيها. |
Çünkü, belki de oturduğumuz yerden, ısınırken, tüm oyun boyunca ona küfür etmemizden olabilir. | Open Subtitles | ربما لأننا كنا نجلس في المدرجات اليمنى... نسبّه طوال المباراة... |
Çünkü, belki de oturduğumuz yerden, ısınırken, tüm oyun boyunca ona küfür etmemizden olabilir. | Open Subtitles | ربما لأننا كنا نجلس في المدرجات اليمنى... نسبّه طوال المباراة... |
Beş kuruşumuz yok. oturduğumuz mobilyalar bile bize ait değil. | Open Subtitles | لا نمتلك قشة في الأثاث الذي نجلس عليه |
Hayır, çünkü bir yığın Uranyumun üstüne oturduğumuz için. | Open Subtitles | لا . ذلك لأننا نجلس على كومة يورانيوم |
Sanırım gemi omurgasına oturduğumuz zamandı. | Open Subtitles | اعتقد عندما جلسنا على عارضة السفينة |
Seçtiğin sandalyeler oturduğumuz sandalyelerin aynısıydı. | Open Subtitles | هي المقاعد نفسها التي جلسنا عليه |
Chick Benetto geçen yaz öldü o tribünlerde oturduğumuz günden altı yıl sonra... | Open Subtitles | (شك بيناتو) مات الصيف الماضي ست سنوات بعد أن جلسنا على هذا المدرج المكشوف |
- Japonlar oturduğumuz yerdeydi! | Open Subtitles | -اليابانيون كانوا حيث نحن جالسون |
Ama şimdi dirilip kalkıyorlar ve aşağı itiyorlar bizi oturduğumuz yerden! | Open Subtitles | لكنهم يظهرون مرة اخرى الان ويدفعوننا من مقاعدنا |
Peder, bizim oturduğumuz kente gelmişti ve her tarafı afişlerle donatmışlardı. | Open Subtitles | الآن قد جاء الأب إلى المنطقة التي كنا نعيش وكنت قد رأيت علامات تلصق في جميع أنحاء المدينة. |