"oturmayacağım" - Translation from Turkish to Arabic

    • أجلس
        
    • لن اجلس
        
    • أَجْلسَ
        
    • لن أعيش
        
    Cüce ile köle arasındaki farkı cidden anlamıyorum. O adamın kucağına oturmayacağım. Open Subtitles لا أفهم الفرق بين القزم السحريّ والعبد لن أجلس بحضن ذلك الشخص
    İşi olmayan bir dondurma kamyonu şoförü gibi tüm gün burada oturmayacağım! Open Subtitles لن أجلس هنا طوال اليوم مثل سائق شاحنة أيس كريم خارج الخدمة
    Çünkü her yıl geç kalıyoruz ve bu yıl bekleme odasında oturmayacağım. Open Subtitles لأننا نتأخر كل سنة ولن أجلس في حجرة العدد الزائد هذه السنة
    Anlaşıldı mı? Asla o yumurtaların üzerine oturmayacağım! Open Subtitles أتفهم, أنا سوف لن أجلس على تلك البيضات أبداً؟
    Öne oturmayacağım. Gözler için iyi değil. Open Subtitles لن أجلس بالمقدمة معكما، فهذا يضر العينين
    Hayır, Ember çökerken öylece oturmayacağım. Open Subtitles كلا، لن أجلس مكتوف الأيدي بينما هذا المكان يهدم
    Kendi kendime karar verdim, bir daha bu evde oturmayacağım ve düşünmeyeceğim, ve şimdi bunu yapıyorum. Open Subtitles وعدتُ نفسي بأن لن أجلس في البيت وأتسائل ولذلك ماذا عليَّ أن أفعل
    Pekala, hipnozla ilgili teorinizi de duyduktan sonra daha fazla burda oturmayacağım - Nome tarihinde yer alacak bu cinayete neyin sebep olduğunu bulmaya çalışıyorum Open Subtitles حسنا,أنا لن أجلس هنا واستمع إلي أن التنويم المغناطيسي يسبب جرائم القتل هذه
    Bu saçma sapan mahkeme masasında, yargılanırken öylece oturmayacağım. Open Subtitles أنا لن أجلس في محكمة الهوكي جوليس يحصل له علي الحكم لي
    Bu adam tek başına oraya giderken ben burada öylece oturmayacağım. Open Subtitles هل سوف أجلس هنا بينما يقوم هذا الرجل بالأمر وحده
    Hayır, yerime falan oturmayacağım. Yarası kanıyor; bir doktora görünmesi gerek. Open Subtitles كلا,لن أجلس في مقعدي إنه ينزف ويحتاج إلى العناية الطبية
    Hayır, ben öne oturmayacağım. Open Subtitles كلاّ، ليس أنا. لن أجلس في المقعد الأمامي.
    Bilmem kaç saat boyunca burada böylece sessizce oturmayacağım ve o silahı elinde tuttuğun sürece endişeli olacağım ve endişeli olduğum sürece de konuşacağım. Open Subtitles لن أجلس هنا صامتة بالساعات القادمة بأيّ حال وطالما لديك ذلك المسدس سأكون متوترة وطالما أكون متوترة، سأتكلّم.
    Mesele şu, bütün gün burada oturmayacağım. Open Subtitles إليك الأمر، لن أجلس هنا طوال اليوم.
    Kahvaltıda seninle ve onunla oturmayacağım. Open Subtitles لن أجلس في الأسفل معكِ ومعه للفطور
    Senin yanına oturmayacağım, söz. Open Subtitles وأنا لن أجلس إلى جانبك أعدك بذلك
    Kadınlar benim yüzümden ölürken evde oturmayacağım. Open Subtitles لن أجلس بالمنزل إنهم يموتوا بسببى
    ..ve burada böylece oturmayacağım o dışarıda yalnızken. Open Subtitles و لن أجلس هنا و هي بالخارج بمفردها
    Ve siz onun haksız bir şekilde yargılarken burada öylece oturmayacağım. Open Subtitles و انا لن اجلس مكتوفة الايدي بينما انتم تحاكمونه.
    Evet. Dedikodular doğruysa ben fazla oturmayacağım. Open Subtitles نعم، بالرغم من أن إذا السّيدةِ Rumour صحيحةُ، أنا لَنْ أَجْلسَ لمدة طويلة.
    Sırf pardan tasarruf etmek için bu şeytani evde oturmayacağım. Open Subtitles لن أعيش في هذا المنزل الشرير لمجرد توفير بضعة دولارات

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more