"otururken" - Translation from Turkish to Arabic

    • جالسة
        
    • تجلس
        
    • جالس
        
    • يجلس
        
    • جالساً
        
    • الجلوس
        
    • جالسين
        
    • جلست
        
    • نجلس
        
    • تجلسين
        
    • جالسا
        
    • بالجلوس
        
    • جالسه
        
    • يجلسون
        
    • جلوسي
        
    Ve orada otururken, onun odasında, onu izlerken, onu bir televizyon ekranından izlemiyorsunuz, onu bir pencereden izlemiyorsunuz, orada onunla oturuyorsunuz. TED وعندما تراها جالسة هكذا في غرفتها، أنت لا تراها ضمن شاشة التلفاز لا تراها من خلال نافذة، أنت تجلس معها حقيقة
    Ve Kudretli Olan'ın sağında otururken ve göğün bulutları üzerinde gelirken beni göreceksiniz. Open Subtitles و انت سوف ترانى وانا اتى فوق سحب الفردوس، جالس على يمين الرب
    Şu sandalyede otururken ne dediğini hatırlamıyor musun? Open Subtitles ألا تتذكر عندما كان يجلس على ذلك الكرسى : وكان يقول
    İçtiğim içki şişelerinin arasında otururken nihayet aklıma bir fikir geldi. Open Subtitles حينها، و بينما كنت جالساً بين القناني التي أفرغتها أخيراً وجدتها
    Hiç otururken bacaklarınızda uyuşma veya şişlik hissetiğiniz oldu mu ? TED هل تعرضت للخدر والتورم في الأطراف عند الجلوس
    O sandelyede otururken üzerimde o vardı ve eldivenleri takmıştım, Open Subtitles لقد كنت ارتديه والقفازات عندما كنت جالسة على هذا الكرسى
    Acıları yutuyordum, burada otururken ve onları izlerken. TED كنت اتجرع المرارة, جالسة هاهنا وحيدة اراقبهم
    her şey nehir kenarında Dinah ile otururken başladı. Open Subtitles لقد بدأ كل شيء بينما كنت جالسة على ضفة النهر مع دينا
    Geceleri yalnız otururken sürekli izleniyor muyum diye arkana bakmak nasıldır bilirim. Open Subtitles تجلس وحيداً في الليل وأنت تعرف بأنهم قد يكونون في طريقهم إليهم.
    - Kim'i otururken görmüştüm. - Onun kıçı senin kıçın değil. Open Subtitles ـ لقد رأيتها تجلس عليها من قبل ـ مؤخرتها ليست مؤخرتك
    Yani bu, rahat ve otururken konuşmak için son şansın. Open Subtitles لذلك، هذه آخر فرصة لك لكي تتحدث بأريحية وأنت جالس
    Yani bu, rahat ve otururken konuşmak için son şansın. Open Subtitles لذلك، هذه آخر فرصة لك لكي تتحدث بأريحية وأنت جالس
    Bir gün eve geldim ve onu oturma odasında otururken buldum. Open Subtitles ذاتيومرجعتللمنزل.. وجدته يجلس في غرفة الجلوس.
    Rıhtımda otururken bir gün bir vatozun, ayağının altında yüzdüğünü görüyor. TED كان جالساً أمام حوض السفن يوماً ما ورأى سمكة اسيتغراي تطوف تحت قدميه.
    Şu kaplumbağa yarışlarının olduğu gece ikinizi barda otururken gördüm. Open Subtitles هيا ، ليلة السلاحف رأيت ، رأيتكما جالسين على البار
    Ben mahkeme salonunda otururken, hâkim ona defalarca beni isteyip istemediğini sordu. Open Subtitles جلست في المحكمة بينما يسألها القاضي مراراً وتكراراً إن كانت ترغب بي؟
    Sadece, ikimizi annemle babamın yemek masasında otururken hayal ettim de. Open Subtitles تخيلتنا فقط نجلس أنا و أنت على طاولة الطعام مع والديَّ
    Peki ya kocan, sen burada benimle birlikte otururken, Open Subtitles كيف سيكون شعور زوجك اذا ؤآك وانت تجلسين معي هنا
    Ve bir gün, White Plains'teki bir restoranda otururken, Nescafe için bazı işler yaptığını düşlemeye başlamak üzereydi. TED وفي يوم كان جالسا على العشاء فى مدينة وايت بليينز يحاول الإستغراق في ما يمليه عليه حلم يقظة بمهمة لصالح شركه نيسكافيه
    Belge imzalatmak için bile sizi otururken yakalayamıyorum. Open Subtitles إنني أجد صعوبة كبيرة في إقناعه بالجلوس و توقيع الأوامر
    Bir dakika önce soruları yanıtlıyordum hemen sonrasında kendimi burada otururken buldum. Open Subtitles فى لحظه كنت أجيب الأسئله وبعدها على حسب معرفتى كنت جالسه هنا
    Çıplak halde kucağınızda otururken de yardım etmek sizin alanınıza giriyor mu? Open Subtitles هل ذلك يشمل مُساعدة الناس في نزع ملابسهم بينما يجلسون في حضنك؟
    Koltukta otururken takvimimi düzenliyordum. TED أحدّث جدولي خلال جلوسي على الأريكة في الصالة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more