"oturuyorduk" - Translation from Turkish to Arabic

    • نجلس
        
    • جالسين
        
    • جلسنا
        
    • عشنا
        
    • عِشنا
        
    • كنا نعيش
        
    • عِشنَا
        
    üzerine fazla gidiyor muşum gibi hissediyorum, çünkü geçen gece, onunla kanepede oturuyorduk, ve elim biryerlere kaymış olabilir. Open Subtitles اشعر انني اصبح اقوي قليلاً لانه الليلة الماضية كنا نجلس علي اريكتها و ربما يدي ذهبت الي مكان ما
    Gözlem vagonunda karşılıklı oturuyorduk. Open Subtitles ولكننا كنا نجلس قبالة بعضنا في عربة الإطلاع
    Kabanlarımızla oturuyorduk çünkü ısıtma yoktu. Open Subtitles كنا نجلس مرتدين معاطفنا لأن وسائل التدفئة كانت معطلة
    Jakuzide oturuyorduk ve dedi ki, "Baba, biz neden varız?" TED كنا جالسين في جاكوزي، عندما قال، "أبي، لماذا نحن موجودون؟"
    Sonra bir pazar akşamı bu odada oturuyorduk ve bana çok yumuşak bir edayla fısıldadı ben dünyadaki kimseye benzemiyordum insanlar beni asla anlamazdı. Open Subtitles ثم فى مساء احد اللآحاد كنا جالسين فى هذه الغرفه وهمس لى فى صوت خافض جدا
    -Çünkü saatlerdir kumsalda oturuyorduk ve kimse gelme Open Subtitles لأننا جلسنا على ذلك الشاطئ هناك لساعات ولم يظهر لنا أحد
    Hayır, bir apartmanın onuncu katında oturuyorduk. Open Subtitles كلا, لقد عشنا في الطابق العاشر في مجمع سكني
    Birkaç ay önce aynı arabada oturuyorduk. Open Subtitles نحن كنّا نجلس في نفس السيارة قبل أشهر قليلة
    Koltuklarda öylece oturuyorduk. Üçümüz film izliyorduk. Open Subtitles كنا نجلس ونشاهد فيلماً نحن الثلاثه هنا بالطابق السفلي
    Sınıf ne olursa olsun, kimya, fizik... birlikte oturuyorduk. Open Subtitles ما كان من أي وقت مضى الطبقة والكيمياء، والفيزياء نجلس معا
    Bir gün Clarie ile birlikte parkta bir bankta oturuyorduk. Open Subtitles وفي يوم من الأيام أنا وكلير كنا نجلس على مقعد الحديقه
    Sen, ben ve babam sahilde oturuyorduk. Open Subtitles كنّا ثلاثة نجلس على الشاطيء، أنا و أنتِ و أبي.
    Annenize büyücü olduğumu söylediğimde tam burada oturuyorduk. Open Subtitles لقد كنا نجلس هنا بالضبط عندما أخبرت والدتكم بأنني ساحر.
    Her neyse. Bir gün sınıfta oturuyorduk. Open Subtitles على كل حال , كنا في أحد الأيام نجلس في ذلك الصّف..
    Kanepede oturuyorduk ki bir çatırdama sesi duyduk. Open Subtitles كنا جالسين على الأريكة، ثم سمعنا صوت صرير.
    Bir gün barda oturuyorduk, Harry geldi. Open Subtitles كنا جميعاً جالسين في الحانة عندما دخل هاري
    Dün beraber oturuyorduk ve su içmiştik, hatırladın mı? Open Subtitles هل تذكرين بالأمس عندما كنا جالسين, وكان لدينا ماء للشرب
    Bir yerde oturuyorduk ve konuşuyorduk sonra nedense, küçük kardeşini düşünmeden duramadım ve ne kadar güzelki büyüdüğünü. Open Subtitles لكن كُنّا جالسين نتحدّث ولسبب ما لم أَستطع التوقّف عن التفكير بأَخيها الصغيرِ وكيف أصبح وسيماً عندما كبر
    Bu, benim ilk iklim grevimdi ve oldukça garip bir ortamda, takımlar içindeki bizimle ne yapacağını bilemeyen kalabalığın meşguliyetiyle çevrili bir şekilde salonda birlikte oturuyorduk. TED كان أول اضراب لي بشأن المناخ على الإطلاق وحادثة غريبة بشكل لا يصدق، جلسنا أنا وهي فقط في ردهة المؤتمر، يحيطنا حشد من رجال الأعمال المرتدين البدلات في المؤتمر الذين ليس لديهم أي فكرة ما العمل حيالنا.
    Birbirimize yakın yerlerde oturuyorduk. Hayatlarımız her zaman iç içeydi. Open Subtitles عشنا بنفس الحيّ السكني بجانب بعضنا يبدو أن الحياة دائماً لا تجعنا بمن نحبّ.
    Kırmızı tuğla apartmanların daracık odalı dairelerinde oturuyorduk. Open Subtitles عِشنا في شُقق سكة الحديد داخل المباني من الطابوق الحمراء
    Jensen'ların karşısında oturuyorduk. Open Subtitles كنا نعيش في الجهة المقابلة لمنزل آل جينسن
    Eğer şehirde yaşasaydık hala orada oturuyorduk. Open Subtitles كان من الممكن ان نظل هناك إذا عِشنَا في المدينةِ.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more