| Aman Tanrım yahu, hayatım parçalanıyor çocuklar. | Open Subtitles | يا إلهي ، يا رفاق ، كامل عالمي ينهار لأجزاء |
| Eminim her şey parçalanıyor gibi hissediyorsundur. | Open Subtitles | . . أنا متأكدة من أنك تشعرين أن كل شئ ينهار |
| Eriyip gidiyor, sinirsel kurdeşenlerle parçalanıyor, vücudunda noktalar çıkıyordu. | Open Subtitles | تتضاءل تنهار جسديا و عصبيا تحمر و يتبقع جسدها |
| Tüm söylediğim uygarlık ona en çok ihtiyaç duyduğumuz anlarda parçalanıyor. | Open Subtitles | كل ما أقوله أن الحضارة تنهار حينما نكون في أمس الحاجة إليها |
| Sürü dağılmakla kalmıyor, tamamen parçalanıyor. | Open Subtitles | المجموعة لا تتفكك فحسب انها تنهار كليا |
| Dünya hep parçalanıyor kanka, zamanın başlangıcından beri. | Open Subtitles | العالم يتداعى دائماً يا صاح، منذ بداية الزمن. |
| Hayatım parçalanıyor, fakat korkmuyorum rehabilitasyondan en azından. | Open Subtitles | حياتي تتهاوى لكنّني لستُ مرعوباً على الأقل ليس من الاستشفاء |
| Hedef parçalanıyor ama değişik bir durum gözlenmiyor. | Open Subtitles | الهدف ينكسر تماماً أمامنا , لكن لا يبدو أنه يحدث فرقا |
| Bu alkaloit çok hızlı parçalanıyor. | Open Subtitles | ذلك الكائن القلوي إنه يتحطم بمعدل متسارع |
| Her şey parçalanıyor ve her şeyi anlattığım tek kişi beni görmezden geliyor. | Open Subtitles | كل شيء ينهار و الشخص الوحيد اللذي اخبره كل شيء يتجنبني |
| Nörotoksin tahmin edilebilir durumda, plakalar katılaşıyor, toksinler parçalanıyor. | Open Subtitles | السم العصبي يظهر الإشارات المُتوقعة الصفائح تتصلب السّم ينهار |
| Hiç haber vermeden çekip gittiniz şimdi de hastane parçalanıyor. | Open Subtitles | لقد انسحبتم، دون سابق إنذار، والآن المستشفى ينهار. |
| İnkâr içinde değilim. Öteki taraf parçalanıyor. | Open Subtitles | لستُ في مرحلة نكران، الجانب الآخر ينهار. |
| Stoklarımız azalıyor ve çocukların sikleri korkunç bir şekilde parçalanıyor. | Open Subtitles | مخازننا تنهار و قضبان الأولاد تتمزّق و تسحق بشكلٍ فظيع! |
| Düşündüğün sızıntı bensem, bu ülke çöküyor ve bütünlüğü tamamen içeriden olarak parçalanıyor demektir. | Open Subtitles | إذا كنت أنا هو المُسرّب فسوف تنهار هذه البلاد... بكاملها، داخليّا وخارجيًا... |
| Merdivenler biraz sallanıyor. Hâlâ parçalanıyor. | Open Subtitles | البناية متذبذبة قليلاً لا تزال تتفكك |
| Bir depoda yaşıyorum ve ailem parçalanıyor. | Open Subtitles | أنا أقيم في رف الانتظار وعائلتي تتفكك |
| Bu boyut şiddet, adilik ve açgözlülük yüzünden parçalanıyor, | Open Subtitles | وهذا البعد يتداعى تحت وطأة العنف والتفاهة، |
| Tüm hayatın parçalanıyor gibi geliyor, ve geleceğin rüzgarda savrulmuş gidiyor. | Open Subtitles | فكل حياتك تبدو و كأنها تتهاوى من حولك و مستقبلك يبدو كئيبا |
| İçim parçalanıyor, ama doğrusu bu. | Open Subtitles | ينكسر قلبي، ولكن هذا هو الشيء الصحيح الذي ينبغي فعله |
| Çünkü terliyorum ve kalbim çarpıyor ve başım dönüyor ve dünya parçalanıyor. | Open Subtitles | لأنني أبدأ بالتعرق و يدق قلبي بشدة و أشعر أن رأسي يدور و العالم يتحطم من حولي |
| Ancak mazeretin parçalanıyor. | Open Subtitles | لكن عذرك يتفكك يمكن أن يكون جكم أعدام لك |
| Bazal duvar parçalanıyor. | Open Subtitles | جدار الشريان يتمزق. |
| Kalbim parçalanıyor. | Open Subtitles | أوه ، ان قلبي ينفطر. |