"parıldayan" - Translation from Turkish to Arabic

    • اللامعة
        
    • البراق
        
    • البراقة
        
    • بأنوار
        
    • المتوهجة
        
    • لماعة
        
    • تتوهج
        
    • اللامع
        
    • نجم لامع
        
    • مادّة
        
    • المتلألئة
        
    • المتوهّج
        
    • بيضاء لامعة
        
    • جَال
        
    Önünüzde gerçek bir bilgisayar 3 boyutlu ikonlar parıldayan yıldızlar gibi havada duracaklar. Open Subtitles أمامك سطح المكتب فعلياً. بينما الأيقونات ثلاثية الأبعاد تسبح في الفضاء كالنجوم اللامعة.
    Bu gözleri parıldayan, korkusuz yerel muhabir ise merdivenden aşağı düşmüş. Open Subtitles صاحب العيون اللامعة هو مراسل محلي جريء انزلق من على السلّم
    parıldayan şeylerin en güzeli Ve bunun için size bir servet ödedim Open Subtitles لتكون ملكى الشئ البراق الذى يُخفى بريقه أى ضوء ودفعت لك ثروة مقابل هذا
    Cüzdanınızdaki parıldayan altın paraları düşünün. Open Subtitles فكر بمتعة النقود الذهبية البراقة تخشخش في جيبك
    # Hızla akan derelerle zengin, meyve bahçeleriyle parıldayan güney rüzgarlarıyla serin, mahsullerle koyu vatanım, selamlıyorum seni. # Open Subtitles غنية بأنهارك المتدفقة، مُشرقة بأنوار بساتينك
    Ah kötü şöhretli, sihirli olduğu söylenen, parıldayan tablet. Open Subtitles اللوحة المتوهجة السيئة السمعة ذات السحر المزعوم
    Sen de parıldayan deniz kızı gibi çıkmışsın biraz. Open Subtitles معك حق ليس اللون جميل جدا تبدين بعض الشيء مثل حورية بحر لماعة
    Neyse, Hodgins kurbanın burnunda karanlıkta parıldayan bir boya izi buldu. Open Subtitles حتى الان , نعم هودجينز وجد أثار ماده تتوهج من الطلاء في انف الضحيه
    Zırhı içinde parıldayan şövalyem olduğun için teşekkür ederim. Open Subtitles شكراً على كونكَ فارسي صاحب الدرع اللامع.
    Korsanlarla ilgili gözlerindeki bantla[br]ve parıldayan altın dişleriyle. Open Subtitles ويدور عن أولئك القراصنة، ذوي الرقع على عيونهم، والأسنان الذهبية اللامعة
    parıldayan miğferinizle savaş alanında mutlaka dikkat çekiciydiniz. Open Subtitles ذات خوذة اللامعة كنت تبرز بالتأكيد في ساحة المعركة
    parıldayan yumurtayı almak zorundaydın, değil mi? Open Subtitles كان يجب عليك أن تمسك البيضة اللامعة أليس كذلك ؟
    "Tüm güzellik ve iltifatların ötesindeki, ezeli ve ebedi parıldayan yerin gözleri önünde." Open Subtitles "فقط تحت غطاء الجمال.. انظروا لهذا المكان البراق دائما"
    parıldayan kaslarını göstererek, yarı çıplak bir şekilde kapıya bakmanın işe yarayacağını düşündüysen doğru bildin. Open Subtitles إذا ظننت أن العضلات البراقة وفتح الباب مع صدرك العاري بطريقتك الروتينية ستفلح فأنت مخطئ تماما
    # Hızla akan derelerle zengin, meyve bahçeleriyle parıldayan güney rüzgarlarıyla serin, mahsullerle koyu vatanım, selamlıyorum seni. # Open Subtitles غنية بأنهارك المتدفقة، مُشرقة بأنوار بساتينك
    Bu parıldayan saat... nereden çıktı? Open Subtitles بحق الجحيم من أين أتت هذه الساعة المتوهجة ؟
    avuç içlerimdeki büyük ve inanılmaz şekilde parıldayan topu hissedebiliyorum. Open Subtitles ككرة لماعة وكبيرة..
    "Gözlerimde parıldayan suretini gördü. Open Subtitles لقد رأت صورتها و هي تتوهج في عيني
    Ayrıca Karanlık Galaksi'den kaçıp parıldayan Gezegen'in yıldız sistemini kurtarmak da ona bağlı. Open Subtitles ويعود إليها قرار الهرب من المجرة المظلمة، وإنقاذ المجموعة الشمسية للكوكب اللامع.
    #Üstümüzde parıldayan her ışıkta# Open Subtitles "في كل نجم لامع بالأعلى"
    Şu parıldayan, spreyli suç mahallindeki adamların kullandığı şeyden. Open Subtitles مادّة الرذاذ المتوهّج الذي يستعمله الجنائيين في مسارح الجرائم.
    Dokuz Krallığın parıldayan İncisi. Open Subtitles الجوهرة المتلألئة لممالك النيل
    Ancak karadeliği çevreleyen süper ısınmış ve parıldayan gaz bulutu bizlere görüntü oluşturabileceğimiz radyo dalgaları gönderir. Open Subtitles لكنّ الغاز المتوهّج الفائق السخونة المحيط بالثقب الأسود يبعث موجات لاسلكية يمكن استعمالها للتوصّل إلى صورة
    Yani, beyaz parıldayan dişlerin. Open Subtitles أعني، اسنان بيضاء لامعة
    Bir gün parıldayan Kıza benzeyecek olursam beni öldüreceğine söz ver. Open Subtitles إذا أصبَحتُ اُشِبه جِليتر جَال يوَماً ما عِديني انكِ ستقُتلينُي

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more