| Eminim un, pekmez ve zencefiliniz vardır. | Open Subtitles | بالتأكيد عِنْدَكَ طحينُ، الدبس والزنجبيل؟ |
| Nadire. pekmez yoksa bak bu Hüseyin var. | Open Subtitles | نادرة، إذا فرغ منّا الدبس فلدينا حسين هنا |
| Görünen o ki, pekmez, kenevir yetiştirmek için ortak bir toprak maddesi | Open Subtitles | تبين بأن مادة العسل الأسود من الأضافات الشائعة للتربة المعدة لزراعة القنب |
| Garip olan... bu sabah vurularak öldüğünde ayakkabılarının altında pekmez vardı. | Open Subtitles | شئ غريب كان لديها العسل الأسود على باطن حذائها عندما أرديت بالرصاص هذا الصباح. |
| Galiba dünya gerçekten de patatesler ve pekmez kadar güzel. | Open Subtitles | أعتقد بأن العالم حقا حلو كالبطاطا ودبس العسل |
| # patatesler ve pekmez # # biraz istersen, sadece söyle # # ılık ve yumuşak tıpkı köpek yavrusu ve çorap # # krema ve şekerlemeyle dolu # # patatesler ve pekmez # # cebir dersinden çok daha tatlı # # karnın gurulduyorsa # | Open Subtitles | * البطاطا ودبس السكر * * إذا تريد البعض , أسأل وحسب * * إنها دافئة وناعمة مثل الجراء والجوارب * |
| Kediyi bırak da git biraz pekmez al. | Open Subtitles | ضعي القطة أرضاً وأذهبي لشراء بعضاً من دبس السكر |
| "Yarın pekmez konyak olacak." | Open Subtitles | مولاسيس غدا سنحضر الكونياك |
| Sevgilinin göbeğinde pekmez yalamadın mı hiç? | Open Subtitles | ألم تحب أبداً "شراب القيقب" أو التحلية لمعدتك ؟ |
| 15 Ocak 1919'da sıcaklık, aniden yükseldi ve pekmez iyice sıvı hale gelince, tank çatladı. | Open Subtitles | درجة الحرارة ارتفع فجأة يوم 15 يناير عام 1919، وأصبحت الدبس جدا السائل ص، والضريبة على القيمة المضافة... |
| Bu pekmez. | Open Subtitles | أنها الدبس |
| pekmez. | Open Subtitles | أنها الدبس |
| Peki, pekmez, kenevir yetiştirmede kullanılır,doğru mu? | Open Subtitles | حسنا يتم استخدام العسل الأسود في زراعة القنب، أليس كذلك؟ |
| "Mısır ekmeğimin yanına pekmez alayım." | Open Subtitles | "دعني احصل علي العسل الأسود و عيش الذرة" |
| Hadi. Bugünlerde kim pekmez kullanıyor. | Open Subtitles | هيا من يستخدم العسل الأسود هذه الأيام |
| 20 kasa pekmez kaydımız var. | Open Subtitles | لدينا عشرون صندوق من العسل الأسود. |
| # Onun için koparır herkes yaygara # # patatesler # # ve pekmez # | Open Subtitles | * إنها قليلة وسميكة * * إنها ستجعل الجميع يصرخ * * للبطاطا * * ودبس السكر * |
| # patatesler ve pekmez # # yapılacaklar listende kalan tek şey # # kısa ve kalın # | Open Subtitles | * أنت تعرف بإنك تبدأ بالأكل بما يكفي عندما تبدأ برؤية النجوم * * البطاطا ودبس السكر * * إنها الشيء الوحيد الذي تبقى بقائمة مهامك * |
| # patatesler ve pekmez # # biraz istersen... # | Open Subtitles | * البطاطا ودبس العسل * * ... . |
| Her şey, sağlam yapılmamış bir pekmez tankıyla başladı. | Open Subtitles | بدأ كل شيء مع سيئة ضريبة القيمة المضافة مبنية من دبس السكر. |
| pekmez, bal ve Jack Daniels.* | Open Subtitles | دبس السكر، عسل وجاك دانيلز |
| Hadi Bay pekmez, gidelim. | Open Subtitles | (تعال ، سّيد (مولاسيس دعنا نَذْهبُ . |
| Benden söylemesi, tadı aynı pekmez gibi. | Open Subtitles | أؤكد لكِ، مذاقه كمذاق شراب القيقب. |