| Sana bir şey söyleyeceğim. pezevenklik bizde aile mesleğidir. | Open Subtitles | سأخبرك شيء شجرة العائلة ذالك التى جعلتنى قواد |
| Doğru söylemezseniz... bu gece pezevenklik yapamazsınız! | Open Subtitles | لم يحصل لك خير و إذا لم تفهم جيدآ لن تصبح قواد الليلة |
| Dünya döndüğünden beri pezevenklik vardır. | Open Subtitles | القوادة موجودة منذ ان بدأت الارض بالدوران |
| Garcia, Mills hakkında bildiğimiz her şeyi alıp pezevenklik suçlarında arat. | Open Subtitles | غارسيا,اجمعي كل ما لدينا من معلومات عن ميلز و قارنيه بتهم الدعارة و القوادة |
| Hey, seni geçen gece kulüpte pezevenklik ederken gördüm, pezo. | Open Subtitles | يا هذا لقد رايتك في النادي قواد الليالي الاخري, هناك, القواد |
| Kapının önünde pezevenklik etmeyecektim ya, değil mi? | Open Subtitles | لم أكن لأتباهى أمام الباب، صحيح؟ |
| Shane'e pezevenklik ediyorsunuz. Devam edin. | Open Subtitles | هذا ما تفعلينه أمي أنت قوادة " شين " هيا أكملي |
| Bu kadar kız varken bana pezevenklik yapmadığını mı söylüyorsun? | Open Subtitles | إذاً , أحضر لى فتاة أخرى مسموح لها أنت لديك هنا ثمانى فتيات هل تقول لي أنك لا تعمل قواد لهم ؟ |
| Ne yapılması gerektiğini, pezevenklik, torbacılık, her şeyi. | Open Subtitles | أفعل مالذي يتوجب عليك فعله قواد , عميل , مهما يكن |
| Bu doğru değil. 3 Eylül, pezevenklik. | Open Subtitles | ذلك غير صحيح في الثالث من سبتمبر ،اتهمت بـكونك قواد |
| Ben işimi yapıyorum. pezevenklik bu. | Open Subtitles | أحاول أن أعمل شيئي أنا قواد هنا |
| 18 Eylül, pezevenklik. | Open Subtitles | الثامن عشر من سبتمبر ،اتهمت بـكونك قواد |
| Yine de pezevenklik onun kanında var. | Open Subtitles | لكنه يمتلك حرفة القوادة في دمه. |
| pezevenklik gibi, ama daha az "alaşağı ederim seni" diyorsun. | Open Subtitles | مثل القوادة ولكنك نادراً ما تقول "سأوسعك ضرباً" |
| O pezevenklik işleriyle işim olmaz. | Open Subtitles | أنا لست ضليعاً في مجال القوادة |
| Bu tam bir pezevenklik ve bu güne kadar izlediğiniz tüm kötü filmlerde görmüşsünüzdür. | Open Subtitles | انها القوادة , ولقد تم فعل ذلك من قبل . |
| Bu küçük bürokratik bir pezevenklik işi. | Open Subtitles | هذا فقط صغير شغل القواد البيروقراطي. |
| Sanırım, aradığın kelime "pezevenklik". | Open Subtitles | و أعتقد أن إسمك هو القواد |
| Kapının önünde pezevenklik etmeyecektim ya, değil mi? | Open Subtitles | لم أكن لأتباهى أمام الباب، صحيح؟ |
| Yetimhanede daha mutluydum, bir de o şişko Bayan Anderson... pezevenklik etmeseydi. | Open Subtitles | كنت سأبقى في دار الأيتام لو لم يتضح أن السيدة البدينة (آندرسون) كانت قوادة |
| Süslenmiş pezevenk olma cezasının "pezevenklik yapma" olduğunu biliyor muydunuz? | Open Subtitles | أتعلمون أن تهمة أن تكون قوادا عندما تجعل راقية هي تسهيل و تعامل بالدعارة؟ |