| Bu baskı, Piccadilly trafından çizilmiş olağanüstü bir canavarı gösteriyor. | Open Subtitles | هذه المطبوعة تُظهِر حيوان مخيف تم عرضه في شارع بيكاديللي |
| Geciktiğim için üzgünüm. Bangkok'un trafiği Piccadilly'den kötü. | Open Subtitles | آسف أَنا تاخرت مرور بانكوك أسوأ مِنْ بيكاديللي |
| Bana bak Piccadilly Circus da porno filmi izliyor ölülerle konuşuyorum. | Open Subtitles | فأنا أجلس في سينما أفلام أباحية في منطقة سيركِ بيكاديللي اتكَلم مع جثّة |
| Yani Piccadilly Saray Otelinde. Hemen bir daire aramaya başlayacağım. | Open Subtitles | فندق "قصر بيكاديللي"، سأبدأ بالبحث عن شقة بأسرع ما يمكن |
| O Piccadilly'de değil, Coventry'de efendim. | Open Subtitles | ،إنه ليس في "بيكاديللي" سّـيدي !"إنـه فـي "كوفنتيري |
| Buradan yedi gibi çıktım ve önce Piccadilly Palace Oteline gittim. | Open Subtitles | غادرت المكان هنا في حوالي السابعة ذهبت أولاً إلى فندق "قصر بيكاديللي" |
| - Piccadilly'e benzer bir yerdeyim. | Open Subtitles | - وأنا في هذا المكان الذي يشبه بيكاديللي. |
| - Piccadilly'e benzer bir yerdeyim. | Open Subtitles | - أنا في هذا المكان الذي يشبه بيكاديللي. |
| Bir sonraki durak, Piccadilly Circus. | Open Subtitles | المحطة التالية، سيرك بيكاديللي. |
| Araştırma gününde; şahıs, metroyla Piccadilly meydanına geldi ve Park Lane Hotel'e girdi. | Open Subtitles | في يوم التحقيق، السيــدة التي نراقبها، ذهبت بالقطار إلى طريق (بيكاديللي)ّ وذهــبت إلى فنـدق (بارك لين)ّ |
| Güle güle, Piccadilly | Open Subtitles | الوداع يا بيكاديللي |
| - Piccadilly, Hyde Park Corner. | Open Subtitles | بيكاديللي , زاوية هايد بارك |
| Bu kadın, Piccadilly Palace Otelinde bir geceliğine oda tutan kadındı. | Open Subtitles | هذه المرأة هي نفسها التي حجزت غرفة لليلة في فندق (قصر بيكاديللي) |
| Jane Wilkinson saat yedide evinden çıkıp, Piccadilly Palace Otel'e gider. | Open Subtitles | عند السابعة مساءً، تتوجه (جين ويلكنسون) إلى فندق (قصر بيكاديللي) |
| İlk günümüzde Londra'nın merkezinde hemen Piccadilly Circus'un oradaydık. | Open Subtitles | كنّا في يومنا الأول وسط (لندن) قرب ميدان (بيكاديللي). |
| Piccadilly için Nazi yağmuru gösterisi gibi olacak. | Open Subtitles | انها ستمتلئ بالنازيين في سيرك (بيكاديللي) |
| Bay Green'in Piccadilly'de olduğunu nereden biliyormuş? | Open Subtitles | كيف عرفت أن السيد (غرين) سيكون في (بيكاديللي)؟ |
| Birkaç sene önce birkaç arkadaşıyla Piccadilly boyunca siper kazmışlardı. | Open Subtitles | قبل سنوات طويلة حفر خندقاً هو وأصدقائه حول (بيكاديللي) |
| Piccadilly komandoları rekorumu bir gecede kırmak için bir şans daha istedin. | Open Subtitles | تريد فرصة أخرى لاسقاط رقمى فى (بيكاديللي) القوات الخاصة في المساء |
| Piccadilly'deymiş ve kaymış ya da takılmış ve yola düşmüş. | Open Subtitles | ...بأنه كان في (بيكاديللي) وأنه . إنزلق أو تعثر وسقط على الطريق |