Kurtlar bir rastlantı olabilir. Aslında olmasa şaşılacak bir durum olurdu. | Open Subtitles | قد تكون الديدان مجرّد مصادفة سنتفاجىء تقريباً إن لم تكن لديه |
İşte bir rastlantı daha büyük ikramiyeyi sen alıyorsun ve ben hava alıyorum. | Open Subtitles | .. حسناً، هاكِ مصادفة أخرى ،أنتِ حصلتِ على شيك العلاوة الكبير بعكسي أنا |
Haliyle çoğunuzun Ed'i tanıyamamış olmasının bir rastlantı olduğunu düşünmüyorum. | TED | لذا لا أرى أن عدم تعرف الكثير منكم على إد كان مصادفة. |
Ve, ben tüm bunların... bir rastlantı olduğunu düşünmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | و أحاول أن أقنع نفسي أن كل هذا مجرد صدفة |
Ve, ben tüm bunların... bir rastlantı olduğunu düşünmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | و أحاول أن أقنع نفسي أن كل هذا مجرد صدفة |
Basit bir rastlantı! Kazadan beri karşılaşmadılar. | Open Subtitles | مصادفه عاديه إنهما لم يتقابلا منذ الحادث |
Ve şunu belirtmek isterim ki; elit sanat ve sanat eleştirisindeki bu sözümona düşüşün insan doğasının yaygın biçimde inkar edildiği bir tarihin aynı noktasında olması bir rastlantı değil. | TED | وأود أن أُصرح أنه ليس مصادفة أن هذا التراجع المفترض فى الفن الراقي والنقد قد حدث فى نفس الفترة من التاريخ التي كان فيها إنتشار واسع المدى لتجَاهل الطبيعة الإنسانية. |
Bu bir rastlantı değil. Çünkü tarım ve şehir birbirine bağlıdır. Birbirlerine ihtiyaçları vardır. | TED | هذا ليس مصادفة. لأن الزراعة و المدن مرتبطان معاً. هما يحتاجان إلى بعضهما. |
Öyleyse Bayan French'in sadece bir hafta sonra öldürülmesi inanılmaz bir rastlantı mı? | Open Subtitles | هل كانت مصادفة فقط أن تقتل مسز فرينتش بعد أسبوع واحد ؟ |
- Ne rastlantı ama. | Open Subtitles | لقد أرسلنا صاحب شركة العقارات ـ يا لها من مصادفة |
Ya bu büyük bir rastlantı sonucu oluşmuş bir tesadüfse? | Open Subtitles | ماذا لو بمعجزة خارقة أن هذه مجرد مصادفة مجنونة؟ |
Bu size de inanılmaz bir rastlantı gibi gelmiyor mu, yoksa sadece bana mı öyle geliyor? | Open Subtitles | أيبدو الأمر لك بمثابة مصادفة مذهلة ام انه يبدو كذلك لى فقط |
Bu bir rastlantı mı, yoksa davayı yine sana mı verdiler? | Open Subtitles | هل هذه صدفة ، ان انك قد عدتى الى القضية مجددا |
İlk olarak. O hayaletin sana dadanması rastlantı sonucu değil. | Open Subtitles | قبل كل شيء، إنها ليست صدفة أن الشبح مرتبط بك |
Sonra nöbet geçirmesi sanki tuhaf bir rastlantı gibi geldi. | Open Subtitles | ثم الأزمة هل كانت مجرد صدفة غريبة أو شيء آخر؟ |
Bütün bunları size anlatmamın sebebi eğer babam bir kalpazan olduysa aslında bu tamamiyle bir rastlantı sonucudur. | TED | وهذه القصة كانت البداية في مسيرته في أن يصبح مزوراً في الحقيقة كان الامر صدفة |
Her halükarda gerçek şu ki hepimizin favori eşofman altımızın aksine iş yerine uygun kıyafetler seçmemiz saçma bir rastlantı değil. | TED | وفي كلتا الحالتين، حقيقة أننا جميعًا اخترنا ارتداء ملابس عملية على عكس بنطالنا الرياضي المفضل ليست صدفة سخيفة. |
Birkaç hafta önce, yat gezisindeki bir İngiliz aile... rastlantı eseri adaya çıktı ve küçük kızları yaralandı. | Open Subtitles | منذ بضعة أسابيع عائلة بريطانية خلال سفرها على متن يخت صدفة عثرت على الجزيرة و طفلتهم الصغيرة أصيبت بأذى |
Burası, 1856 Temmuzunun 9'unu 10'una bağlayan gece tuhaf bir rastlantı ile beraber doğduğum ev. | Open Subtitles | هذا هو المنزل الذي حدثت فيه مصادفه فريده من نوعها ولدت في منتصف الليل ما بين اليوم ال تاسع والعاشر من يوليو عام 1856 |
Peki, onu yürürken rastlantı sonucu mu bulmayı düşünüyorsun? | Open Subtitles | أتظنين بأنك ستسيرين و من ثم بالصدفة ستتعثرين و تسقطين عليه ؟ |
Hayır, çünkü Şehir Meclisi istedi bunu. rastlantı senin anlayacağın. | Open Subtitles | لأنه سعى إلى إعجاب مجلس المدينة، أي أنها الصدفة |
onun için orda olması rastlantı değildi. | Open Subtitles | لذلك هو لن يكون هناك بشكل عشوائي |
Bu sistemin bir uzay geçidine sahip olmasının rastlantı olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أنه من قبيل المصادفة أن هذا النظام له بوابة فضائية |
Siz orada büyüdüğünüzden bahsedince, bu sıradan bir rastlantı gibi görünmedi. | Open Subtitles | عندما قلت إنك ترعرت هناك بدت كمصادفة ملفتة بدت كمصادفة ملفتة |
Tuhaf bir rastlantı eseri bu sayı aynı zamanda Arthur'un bir zamanlar Islington'da gittiği ve ilişkiye giremediği çok hoş bir kızla tanıştığı partinin verildiği evin telefon numarasıydı. | Open Subtitles | ْ347 إلى فرصة واحدة و بصدفه غريبة إنه أيضاً رقم هاتف شقة عائلة إزلينجتون |
- İşte orada. - rastlantı olabilir. | Open Subtitles | ـ ها هو ذا ـ كان من الممكن أن تكون مُصادفة |
O gün parkta bana rastlamanda bir rastlantı değildi öyle değil mi? | Open Subtitles | لم تكن مصادفةً مقابلتنا في المتنزّه، ألم تكن؟ |
Evlat, böyle karşılaşmamız ne büyük rastlantı. | Open Subtitles | كريس يا بنى، إنها لمصادفة سعيدة أن نلتقى |
Burası Kaiba'nın Düello Dome'u. Bu mavi ışık hüzmesi, müzedeki Işık Piramiti bunun rastlantı olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | انها ساحه كيبا للمبارزات و هذا الشكل يشبه هرم النور الذى كان بالمتحف و اعتقد انها ليست صدفه |
Bu, "basit bir rastlantı" olmasın. | Open Subtitles | لا يمكن أن تكون واحدة من الحوادث العادية |
Sadece hafızanı kaybetmenle ilgili çok fazla rastlantı var. | Open Subtitles | هنالك العديد من المصادفات الغريبه تجري ليس مجرد نسيانها فحسب |