Kuzey Denizi'nde 2 yada 3 tane mevcut petrol rezervleri var. | Open Subtitles | مرتين أو ثلاث مرات حالياً احتياطيات النفط في بحر الشمال |
Evet, yakında hiçbir büyülü rezervleri olacak | Open Subtitles | - نعم، قريبا لن يكون هناك احتياطيات سحرية |
Bu demek oluyor ki, petrol ve enerji rezervleri bir şekilde onun büyük planının parçası. | Open Subtitles | فإن هذا يعني أن احتياط النفط والطاقة هي بطريقة ما جزء من مخططاته الكبرى |
Ve geçen haftaki petrol rafineri bombalama olayının arkasında Wally Sheridan varsa o zaman petrol ve enerji rezervleri bir şekilde büyük planının parçası demektir. | Open Subtitles | وإذا كان (والي شيردان) بشكل ما وراء تفجيرات مصانع تكرير النفط الاسبوع الماضي فإن هذا يعني أن احتياط النفط والطاقة |
İkincisi, gezegende büyük biyoçeşitlilik rezervleri yaratmalı ve onları hareket ettirmeye başlamalıyız. | TED | ثانيا ، نحتاج إلى أن يكون لدينا إحتياطي كاف في التنوع البيولوجي على الأرض ، وعلينا بالسماح لهم في التنقل. |
Bilirsin, olağan şeyler. Ülke rezervleri, yağmur ormanları. | Open Subtitles | تعرف، المعتاد، إحتياطي الفيدرالي، غابة الأمطار الإستوائية |
Ancak fosil su rezervleri ciddi oranda tükendi. | Open Subtitles | ولكن مخزون المياه الجوفية قد استهلك بالكامل |
Yerin altında kaya gazı rezervleri var. | Open Subtitles | اتريد البعض منه؟ ـ كلا هناك مخزون صخري تحت الأرض عميق بعدة اميال تحت الأرض , |
Kralın altın rezervleri Chatelet'in altında. | Open Subtitles | إحتياطي الملك من الذهب تحت الشاتليه |
Dürüst olmak gerekirse, bakanlarımdan bazıları bankanızda bulunan altın rezervleri için endişeleniyor. | Open Subtitles | ... (بصراحة يا سيد (جاكسن بعض وزرائي قلقون بشأن حماية إحتياطي الذهب بمصرفك |
Şimdi ayılar karada dinlenerek ve yağ rezervleri ile yetinerek, Kasım ya da Aralık'ta sonbahardaki deniz buzunun oluşmasını bekliyorlar. | Open Subtitles | "لأن الدببة تستريح على اليابسة الآن" مستفيدة من مخزون الدهون و منتظرة تكوّن الجليد "البحريّ في الخريف في شهري "نوفمبر" و "ديسمبر |