Sana söylemek için doğru zamanı kolluyordum. | Open Subtitles | أنا كنت أحاول أن أكتشف الوقت المناسب لأخبرك |
Sana söylemek için doğru zamanı bulmayı bekliyordum. | Open Subtitles | لقد كنت أحاول ايجاد الوقت المناسب لأخبرك |
Sana söylemek için doğru anı bekliyordum. | Open Subtitles | مهلاً، كُنت أبحث عن الوقت المناسب لأخبرك |
Sadece, sana söylemek için doğru zamanı bekliyordum. | Open Subtitles | لقد كنت أحاول إيجاد الوقت المناسب لإخبارك |
Onların maddi olarak anlayışlı olmalarını, bilimsel düşünmelerini, çevre dostu olmalarını ve glutensiz olmalarını öğretmek isteriz. Sanırım size çocukken çevre dostu ve glutensiz olmadığımı söylemek için doğru bir zaman. | TED | نحن نحاول تعليمهم أن يكونو اقتصاديين وأصحاب عقول علمية وأصدقاء للبيئة ولا يأكلون الغلوتين، برغم ذلك.. الآن هو الوقت المناسب لإخبارك أنني كطفلة لم أكن صديقة للبيئة، وكنت آكل الغلوتين |
Bunu söylemek için doğru vakit midir bilmem ama, ...evliliğimiz, ne zamandır hiç yürümüyor. | Open Subtitles | لا اعلم إذا ماكان هذا هو الوقت المناسب لقول ذلك ولكن هذا الزواج لا أعتقد أنّه ناجح |
Bunu söylemek için doğru zamanı kolluyordum ve şu an da gayet uygun duruyor. | Open Subtitles | أحاول إيجاد الوقت المناسب لقول هذا وهذا يبدو أنسب وقت |
Sana söylemek için doğru zamanı bekliyordum. | Open Subtitles | كنت أنتظر الوقت المناسب لأخبرك |
Sana söylemek için doğru zamanı bekliyordum. | Open Subtitles | كنت أنتظر الوقت المناسب لأخبرك. |
Sana söylemek için doğru zamanı bekliyordum. | Open Subtitles | كنت انتظر الوقت المناسب لإخبارك |
Sana söylemek için doğru zamanı bekliyordum. | Open Subtitles | كنت أنتظر الوقت المناسب لإخبارك. |
Randi'nin köpeğinin cenazesinin fotoğraf çekiminin bunu söylemek için doğru yer olmadığını biliyorum, ama Afrika'ya gidiyorum. | Open Subtitles | أعرف أن التقاط الصور لجنازة كلب (راندي), ليس المكان المناسب لإخبارك بهذا, ولكنني سأذهب لإفريقيا. |
Fakat bunu söylemek için doğru zaman değil! | Open Subtitles | حسناً , ليس بالوقت المناسب لقول هذا |