| Bak, herhangi bir şey olmadan önce uğraşmamız gereken bir sürü şey var. | Open Subtitles | .هناك الكثير من الأمور التي لابد أن نخوض بها قبل حدوث أي شيء |
| Ed affedebileceğim bir sürü şey var ama bu onlardan biri değil. | Open Subtitles | إد، هناك الكثير من الأمور يمكنني أن أغفرها لكن هذا ليس أحدها. |
| Kafamda bir sürü şey var ve terapiye başlamak üzereyim. | Open Subtitles | لدي الكثير يشغل بــالي وســأبدأ جلسة العلاج الآن مع المجموعة. |
| Yapacak bir sürü şey var, Baba | Open Subtitles | هناك أشياء كثيرة نستطيع القيام بها، أَبّي. |
| yasal olarak yapabileceğin bir sürü şey var. | Open Subtitles | هنالك الكثير من الأعمال الشرعية التي يمكنك فعلها في هذا العالم |
| Gelmek isterdik ama paketlememiz gereken bir sürü şey var. | Open Subtitles | تمنيت لو كنا نستطيع، لدينا الكثير لإنجازه مع الأمتعة |
| Ama bokla ilgili bir sürü şey var. Boktan geçilmiyor. | Open Subtitles | لكن كان هناك الكثير من الغائط لقد تصدّر الغائط الواجهة |
| bir çok zehirli atık ve bir sürü şey var oraya devrilen bir sürü şey şimdi havaya gidiyor | TED | هناك الكثير من النفايات السامة وغيرها من الأشياء الملقاة هناك والتي أصبحت الآن تحملها الرياح. |
| Ve resmini çekmenizi istemediğim bir sürü şey var. | Open Subtitles | و هناك الكثير من الاشياء لا اريدك ان تصورها |
| Olduğunuz yerde yiyecek bir sürü şey var zaten. | Open Subtitles | لأنه هناك الكثير لأَكْل الأطعمة الصحية حيث تقف |
| İnternette yapacak başka bir sürü şey var! | Open Subtitles | هناك الكثير من الأشياء أخرى للقيام على شبكة الإنترنت. |
| Doğru olan bir sürü şey var. Her zaman yaptığımız anlamına gelmez. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأِشياء الصحيحه الواجب فعلها ولكننا لا نفعلها |
| Ona sormak istediğim bir sürü şey var, mesela gezegenler. | Open Subtitles | لدي الكثير من الأمور أود سؤاله عنها كالكواكب, أنت تعلم؟ |
| Son zamanlarda kafamda bir sürü şey var, o kadar. Geçer. | Open Subtitles | فقط لدي الكثير مما يشغل عقلي مؤخراً ، سأكون بخير |
| Adada yemek için kullanabileceğimiz bir sürü şey var. | Open Subtitles | هناك أشياء كثيرة على هذه الجزيرة يمكننا استخدامها للطعام |
| Bilemiyorum. Yapabileceğin bir sürü şey var. | Open Subtitles | لا أعلم, هنالك الكثير مِن الأشياء التي يجب فعلها. |
| Bu düğün için yapmamız gereken bir sürü şey var hayatım. | Open Subtitles | لدينا الكثير من الآمال المعلّقة على هذا الزفاف يا عزيزتي. |
| Dünya'da acil dikkatimizi gerektiren bir sürü şey var. | TED | هناك العديد من الأشياء على الأرض تتطلب اهتماماً عاجلاً. |
| Tek dediğim, Lana hakkında bilmediğin bir sürü şey var. | Open Subtitles | ما أقوله هو أن هناك أمور كثيرة تجهلها عن لانا |
| Biliyorum şu an başından bir sürü şey var ... bilirsin, bir şeye ihtiyacın olursa her ne olursa, | Open Subtitles | أنا أعلم أن لديك الكثير مما يجري الآن. إذا احتجتِ لأي شيء على الإطلاق. |
| Dairesinde Şeytan'la ilgili bir sürü şey var. | Open Subtitles | فهو لديه الكثير من الأشياء التي تتحدث عن الشيطان في شقته |
| Bu iş için yapabileceğim bir sürü şey var. Bu, onlardan biri değil. | Open Subtitles | ثمة أمور كثيرة أرغب في فعلها لهذه الوظيفة، وذلك ليس منها |
| - Falan filan bir sürü şey var. | Open Subtitles | وهناك الكثير مما أرغب في الحصول عليه هنا |
| Hayat o kadar uzun ki, görmediğim bir sürü şey var. | Open Subtitles | الحياة طويلة جدا هنالك أمور كثيرة لم أرها بعد |
| - Hem dikkate alınması gereken bir sürü şey var. | Open Subtitles | بالواقع هُنالك الكثير لأخذه بعين الإعتبار صحيح |
| Pekala, konuşulacak önemli bir sürü şey var. | Open Subtitles | حسنا، لدينا هناك كثير من الأمور الهامة لمناقشتها |
| Hala söyleyemeyeceğim bir sürü şey var. Ben de söyleyebileceklerimi söyleyeyim dedim. | Open Subtitles | حقائق كثيرة لم اعترف بها, لذا ظننت ان أخرج ما تبقى منها |