Bence sürdürülebilir enerjinin geleceği büyük oranda kaçınılmaz, ama uzayda seyahat eden bir medeniyet olmak kesinlikle kaçınılmaz değil. | TED | اعتقد أن مستقبل الطاقة المستدامة حتمي إلى حد كبير، لكن أن نصبح حضارة تسافر عبر الفضاء ليس حتميًا بالتأكيد. |
Aynı zamanda sürdürülebilir gelişime katkı sağlamaya devam edecek yeni nesil uygulamalar geliştireceğiz. | TED | وسنقوم أيضا بتطوير التقنيات المستقبلية والتي ستواصل المساهمة في الوصول إلى التنمية المستدامة. |
sürdürülebilir bağış üzerine kurulu kar amacı gütmeyen model baz alınacaktır. | TED | وسوف يستند على نموذج غير ربحي الذي سيكون أساسه منح مستدامة. |
Gerçek anlamda sürdürülebilir ve karbonsuz enerjinin geleceğinde ne var? | TED | ما هو المستقبل لطاقة مستدامة حقاً، وخالية من إنبعاثات الكربون؟ |
Bence sürdürülebilir taşımacılık ve sürdürülebilir enerji üretimi son derece önemli. | TED | أعتقد أنه من المهم جدًا أن تكون لدينا وسائل نقل مستدامة وإتتاج مستدام للطّاقة. |
Ve iyi haber ise, insanlar artık sürdürülebilir gemi taşımacılığı hakkında konuşuyorlar. | TED | و الجميل في الأمر أن الناس يتحدثون الآن عن النقل البحري المستدام. |
Airbus'ta bir takımla çalışıyorum, ve biz daha sürdürülebilir havacılık için kendimiz bir hayal kurduk. | TED | أعمل في فريق مع إيرباص، وكوّنا نظرتنا الخاصة حول مستقبل أكثر استدامة للطيران. |
Moda endüstrisinin değişime olan meyilinin, sürdürülebilir iş modellerinde onu öncü kılacağını düşünüyorum. | TED | أظن أن قابلية صناعة الأزياء للتغيير هو تحديداً ما يجب أن يجعل منها أول المتداويين بممارسات العمل المستدامة. |
sürdürülebilir tasarım hakkında bu şekilde düşünmek, herşeyden çok pozitif konuşabilmeyi sağlamaktadır. | TED | وربما يمكننا القول .. سوف ينتج عن ذلك .. افكار ايجابية كثيرة عن التصاميم المستدامة |
Ve kesinlikle bir sürü insanın yeşillikle çevrilmiş sürdürülebilir şehir fikrine sempatisi var. | TED | والكثير من الاشخاص اعتقدوا ان هذه الفكرة تعني ان المدن المستدامة هي تلك التي يكسوها غطاء أخضر |
Genel sürdürülebilir enerji sorunu bu yüzyıl içinde çevre sorunlarından bağımsız olarak çözmemiz gereken en büyük problem. | TED | ذلك النوع من مشاكل الطّاقة المستدامة الشاملة التي هي أكبر مشكلة يجب حلّها في هذا القرن، بغض النظر عن قضية البيئة. |
Şimdi biraz eskiye gidelim ve ilk sürdürülebilir ürünleri düşünelim. | TED | لذا ارجع إلى الوراء وفكر بأوائل المنتجات المستدامة. |
Güzel ya da çirkin ürünler yapabiliriz, sürdürülebilir ya da değil, ekonomik ya da pahalı, işlevsel ya da işe yaramaz. | TED | يمكننا أن نصنع المنتجات الجميلة أو القبيحة، المستدامة أو غير المستدامة، بسعر معقول أو مكلف، العملية أو عديمة الفائدة. |
Anladım ki sürdürülebilir tarım ve yerleşim için ihtiyacım olan gerçekten uygun ve düşük maliyetli araçlar henüz yoktu. | TED | أدركت ان الادوات المناسبة حقا، و المنخفضة التكلفة التي احتاج لبدء مزرعة مستدامة و سكن لم تكن موجودة حتى الآن. |
Ve eğer gerçekten sürdürülebilir şehirlerimiz olacaksa biraz farklı düşünmek zorundayız. | TED | وان اردنا حقاً ان نغدو مدناً مستدامة علينا فعلاً ان نغير من طريقة تفكرينا |
her çocuğu besin konusunda eğitmek için güçlü, sürdürülebilir bir akıma sizin yardımcı olmanız. | TED | أن تشاركوا في حركة مستدامة وفعالة لتعليم كل طفل بشأن الغذاء. |
Bakım yapmak için Freon kullanmak artık sürdürülebilir değil | TED | طريقة حفظ الأشياء بالفريون غير مستدامة. |
Biz nesli tükenecek olan altıncı nesiliz, çünkü biz sürdürülebilir şekilde bir arada var olabilmemiz için milyonlarca türe güvenli bir dünya bırakamadık. | TED | نحن الانقراض السادس لأننا لم نترك مكانًا آمنًا لملايين الأجناس للتعايش على نحو مستدام. |
sürdürülebilir su ürünlerini işletebileceğimizi biliyoruz. | TED | ونعلم أنه بإمكاننا أن نسير مزارعنا السمكية بشكل مستدام. |
Evet. Turizm o duvarları yıkmak ve insanların birbiri ile iletişimini sağlayabilmek ve arkadaşlıkları oluşturmak için en iyi sürdürülebilir yöntem. | TED | السياحة هي أفضل طريقة مستدامة لهدم تلك الجدران وإنشاء طريق مستدام للتواصل مع بعضنا وتكوين صداقات. |
Ve şehirler arası ağların tümü tek bir amaç taşır, insanlığın 21. yy'daki bir numaralı önceliği: sürdürülebilir şehirleşme. | TED | وجميع هذه الشبكات التي بين المدن مكرسة لغرض واحد، الأولوية رقم واحد للبشرية في القرن ال21: هي التحضر المستدام. |
Bu, tasarımın yön verdiği sistem değişimidir, sistemin nasıl daha sürdürülebilir olabileceğini tasarımın dikte etmesidir. | TED | هذا تغير النظام بواسطة التصميم التصيم يملي الطريقة و التي بواسطتها يكون النظام يمكن أن يكون أكثر استدامة بكثير. |
Yazın, fakirler için sürdürülebilir yaşam sağlayan evlerin inşasına yardıma gitmiş. | Open Subtitles | لقد قرر قضاء الصيف , في بناء مساكن دائمة للفقراء . |
Bu yüzden, eğer bu dünyada daha sürdürülebilir bir şekilde yaşamak istiyorsak, bu sorunlara daha akıllı, daha sisteme dayalı, yenilikçi çözümler bulmalıyız. | TED | يجب ان نجد طرق اكثر ذكاء , حلول مبتكرة تعتمد على الانظمة لحل هذه المشاكل اذا اردنا ان نعيش في هذا العالم بطرق مستديمة |
daha sürdürülebilir olmak size daha yüksek yaşam kalitesi mi veriyor? | TED | هل الاستدامة الاكثر هي ما تعطيك زيادة في جودة الحياة؟ |
Birçok insan için ürünleri çok daha uygun fiyatlı hâle getiren yeniliklere yatırım yapmak sadece bu nadirliğe saldırmıyor, aynı zamanda devletlerin kurumlarını güçlendirmek için ekonomilerine yeniden yatırım yapmaları için sürdürülebilir bir gelir kaynağı yaratıyor. | TED | إن الاستثمار في الابتكارات التي تتيـح المنتجات وتجعلها في المتناول لصالح غالبية الناس ليس من شأنه فقط مجابهة هذه الندرة ولكنه أيضًا يخلق موردًا مستدامًا من العوائد للحكومات لتعيد استثمارها في الكيانات الاقتصـادية، للعمـل على تقويـة مؤسـسات الدولة. |
Dünyayı bu şekilde değiştirebiliriz. sürdürülebilir tek gelecek bu. | TED | وهذه هي الطريق الملائمة لتغير العالم .. وللحصول على مستقبل مستقر أكثر |
sürdürülebilir taşımaya yatırım yapıyoruz ve elektrikli araçların satın alınması için ödenek sağlıyoruz. | TED | نحن نستثمر في النقل المستديم و ندعم ماليا شراء السيارات الكهربائية. |
Ama iyi bir fikir de olabilir, yanan kömürler yerine elektrik için sürdürülebilir nükleer enerji kullanılırsa. | TED | لكن يمكنها أن تكون فكرة جيدة، بتغيير مكانها نستعملها في الطاقة النووية المتجددة بدل ذلك للكهرباء، بدل إحراق الفحم. |