sıkı sıkı sarın ki çocuk üşümesin. | Open Subtitles | لفيها بإحكام حتى لا يصاب الطفل بنزلة برد |
İkimizin kocası da gitmeden paralarımızı sıkı sıkı harcadı. | Open Subtitles | كُلاً من أزواجنا قيدوا الأموال بإحكام قبل أن يؤخذوا |
Bırak artık ahbap. O gezginler burayı sıkı sıkı mühürlemişlerdir. | Open Subtitles | استسلم يا صاح، الرحّالة يغلقون المكان كلّه بإحكام. |
Eğer o kişiliği serbest bırakacak olursa, onu sıkı sıkı tutup, bir daha bırakmam. | Open Subtitles | إذا هو أبداً يَفْتحُ تلك دخيلةِ الرجل ويَتْركُه طليقة، لكي أنا يُمْكِنُ أَنْ أَمْسكَه وأَحتجزَه. |
sıkı sıkı tutun. | Open Subtitles | ثبتى نفسك -ماذا؟ |
Tüm pencerelerle çıkışların sıkı sıkı kapatılmış olduklarından emin olmamız gerekiyor. | Open Subtitles | يجب أن نتأكد إن جميع النوافذ والمخارج مغلقة بإحكام |
Kan damarlarında ve besinlerde zengin olan bu protein fabrikası sonsuz bir keratin akımı üretir, keratinosid denen hücrelere sıkı sıkı sıkıştırılmış durumdadırlar. | TED | وهو غنيٌّ بالأوعية الدمويّة والعناصر الغذائيّة، ينتج مصنع البروتين هذا تيّارًا لانهائيًّا من الكيراتين، والذي يُرزم بإحكام مع خلايا تُسمّى الخلايا الكيراتينيّة. |
Çocuklar onu eyalet polisine götürdüklerinde kapıları sıkı sıkı kilitlediklerinden emin ol. | Open Subtitles | عندمايأخذونهفي المقاطعة... تأكّد من أن يغلقوا ... المكان بإحكام |
Sıkı, sıkı. | Open Subtitles | بإحكام ، بإحكام. |
David, Ruby'nin elini sıkı sıkı tutmalısın. | Open Subtitles | (ديفيد)، عليك الإمساك بيدها والتشبّث بإحكام |
Şu ana sıkı sıkı tutunmak gerektiğini öğrendim. | Open Subtitles | تعلمت أن أمسك الحاضر بإحكام |
sıkı sıkı tut. | Open Subtitles | امسكيه بإحكام |
Eğer o kişiliği serbest bırakacak olursa, onu sıkı sıkı tutup, bir daha bırakmam. | Open Subtitles | إذا هو أبداً يَفْتحُ تلك دخيلةِ الرجل ويَتْركُه طليقة، لكي أنا يُمْكِنُ أَنْ أَمْسكَه وأَحتجزَه. |
sıkı sıkı tutun. | Open Subtitles | ثبتى نفسك |