Afedersiniz hursızlıktan önce salı günü Sıradışı bir şey olmuş muydu? | Open Subtitles | المعذرة ياسيد هل حدث شيء غير عادي يوم الثلاثاء قبل السرقة؟ |
Enerjisi salonu kapladı ve bu sayede Sıradışı bir sohbet oldu. | TED | و بالتالي ملأ الجو حوله بطاقته تلك و قمنا بحوار غير عادي. |
Kuş Gözünden Dünya kuşların dünyasına Sıradışı bir bakış atıyor. | Open Subtitles | طيران الارض اخذنا في رحلة غير عادية في عالم الطيور. |
Pakistan'daki bir ISP (Internet hizmet sağlayıcısı) abonelerinin erişimini oldukça Sıradışı bir yolla engellemeyi seçti. | TED | حسناً هذا المزود من باكستان أختار طريقة فعالة للحظر أمام مشتركيها بطريقة غير عادية. |
O Sıradışı bir şekilde, hafta içi bir günde, sayfiye evine gidiyor, ve kapıcıya düşünecek şeyleri olduğunu söylüyor ve sonra yürüyüşe gidiyor. | Open Subtitles | فقد ذهبت لمنزل الشاطئ وسط الأسبوع وهو غير معتاد وقالت للخادمة أنها تفكر بعمل ما ثم ذهبت تتمشى |
Sıradışı bir şekilde çekingen, hatta sır saklar şekilde davranıyorlar. | Open Subtitles | انهم يتصرفون كأنهم معزولين بشكل غير اعتيادي سرّيون حتى. |
Gerçekten de Sıradışı bir biyolojik çeşitliliği sürdürmeye muktedir Sıradışı bir coğrafyaydı. | TED | كانت طبيعية جدا استثنائية وكانت قادرة على دعم تنوع بيولوجي استثنائي. |
Ancak kilit kısım yutarak yok etmek yerine Sıradışı bir arazi parçasını geri vermek. | TED | لكن الجزء الأساسي هو محاولة رد قطعة استثنائية من المناظر الطبيعية، بدلا من ابتلاعها. |
Anlayacağınız, şu anda yakından tanımaya değer Sıradışı bir şey oluyor. | TED | هذا شيء غير عادي يحدث هناك. يحتاج للملاحظة. |
İşe başladığından beri Sıradışı bir şey fark etmedin mi? | Open Subtitles | أنتَ مَا لاحظتَ أي شئ غير عادي منذ بَدأتَ العَمَلَ هنا؟ |
İmha etmem gereken laboratuara girdiğimde çok Sıradışı bir şey buldum. | Open Subtitles | عندما وصلت إلى المختبر أنا إفترضت للتحطيم... وجدت شيءا... غير عادي. |
Clare Boothe Luce son derece Sıradışı bir kadındı. | TED | هناك إمرأة غير عادية تدعى كلير بووث لوس. |
Fakat kullanabileceğim Sıradışı bir yeteneğinin olduğunu görüyorum. | Open Subtitles | ولكنى ارى ان مهاراتك غير عادية كشخص يمكننى استخدامه |
Bu, kafa kafaya bir çarpışma için çok Sıradışı bir durum. | Open Subtitles | هذه جروح غير عادية بالنسبة للرأس فى هذا التصادم |
Tabi, Sıradışı bir şey yoktu derken kastettiğim normal şartlar altında, Sıradışı bir şey sayılmazdı. | Open Subtitles | بالطبع حين قلت لا شيء غير معتاد ما أقصده هو تحت الظروف الطبيعية |
Burası oldukça Sıradışı bir yer. Buraya sık sık gelir misiniz? | Open Subtitles | هذا مكان غير معتاد جدا اتاتون هنا غالبا يا رفاق |
Ortakyaşamların genetik yapısında Sıradışı bir durum var. | Open Subtitles | هناك شيء غير معتاد بخصوص البنية الوراثية للمتكافل |
Son günlerine dair Sıradışı bir şeyler var mıydı? | Open Subtitles | هل تذكرين أي شيء غير اعتيادي عنه في أيامه الأخيرة؟ |
Baylar, bayanlar, burada bu 400 yıllık mağaraların önünde çok Sıradışı bir şey yaşanıyor. | Open Subtitles | السيدات والسادة شيء استثنائي يجرى هنا أمامي مباشرة الكهف أسفل الجرف وعمره 400 سنه |
Bizim bu genç insanlara ulaşmamız ve onlara rehberlik etmemiz gerekiyor, çünkü onlar Sıradışı bir nesil. | TED | يجب علينا أن نشارك و أن نجد سبل لإرشاد هؤلاء الشباب، لأنهم ذرية استثنائية. |
Senle ben her zaman, Sıradışı bir ilişki yaşadık. | Open Subtitles | أنا وأنتِ كان بيننا دائماً علاقة غير مألوفة نوعاً ما، |
Bir endüstri lazerine bakıyorsunuz, Sıradışı bir ışık gönderiyor, doğası bilinmiyor. | Open Subtitles | أنت تنظر الى ليزر صطناعى بضوء غير عادى غير موجود بالطبيعة |
Bir çok sıradan kadın gibi, Sıradışı bir hayali vardı. | Open Subtitles | ومثل أيّ امرأة عادية، كان لديها حلم غير عاديّ |
Bekle! içeriden Sıradışı bir sinyal alıyorum. | Open Subtitles | انتظر, التقط شيئا غريباً فى هذا |
Bak, metalde gerekli incelemeleri yaptım ve Sıradışı bir kalıntıya rastlamadım. | Open Subtitles | أتعلم, أختبرتذلكَالمعدن، و لا يوجد آثار لبقايا غير إعتيادية على سطحهِ. |
diğer New Yorkluların ne kadar boş vakti varsa o kadar boş vakitleri var, onlar sadece vakitlerini Sıradışı bir şekilde harcamayı seçiyorlar. | TED | لديهم فقط نفس وقت التسلية كما لدى أي نيويوركيين آخرين، إنهم فقط يختارون من حين لآخر أن يقضونه بطريقة غير معتادة. |