Ve bu olduğunda, o sırt çantalı kız gibileri buralarda çoğalırsa çok insan ölür. | Open Subtitles | وعندما يحدث ذلك، فإن تلك الفتاة ذات حقيبة الظهر ستتقدّم أبعد عن غرفة نومها فسوف يموت الناس |
Sen, sırt çantalı, eller yukarı. | Open Subtitles | أنت يا صاحب حقيبة الظهر أرفع يديك |
Sonra görüşürüz, sırt çantalı çocuk! | Open Subtitles | وداعاً وداعاً يا ذا حقيبة الظهر |
Caddenin kuzeyinde sırt çantalı herkesi durdurmayı öneriyorum. | Open Subtitles | أفترح إيقاف أى شخص بحقيبة ظهر فى الشمال |
Onu sırt çantalı birisiyle gördüm. | Open Subtitles | ورأيته مع شخص, متنزه بحقيبة ظهر |
Bir tanık, ifadesinde soygundan birkaç dakika sonra sırt çantalı ve motosikletli bir adamın yanından hızla geçtiğini söylemiş. | Open Subtitles | و احد الشهود قال انه رأى رجل على دراجة نارية يحمل حقيبة ظهر مسرعا بعد دقائق من عملية السطو |
Sonra görüşürüz, sırt çantalı çocuk! | Open Subtitles | وداعاً يا ذا حقيبة الظهر |
Siyah tişörtlü, sırt çantalı. | Open Subtitles | قميص أسود ، و حقيبة الظهر |
Melinda hayaleti ve sırt çantalı çocuğu görmüş. | Open Subtitles | (مليندا) رأت الشبح والفتى ذو حقيبة الظهر |
beni tanıtırken söylememişlerdi; Sürekli: "Orta doğulu, sırt çantalı bir adam. | TED | في الإذاعة الخاصة بالشرطة أثناء وصفهم لي، استمروا بالقول: "ذكرٌ شرق أوسطي يحمل حقيبة ظهر. |
Orta doğulu, sırt çantalı bir adam." deyip durmuşlardı. | TED | ذكرٌ شرق أوسطي يحمل حقيبة ظهر." |
- Kör, sırt çantalı. | Open Subtitles | أعمى، يحمل حقيبة ظهر |