| Şeytani bir zihin kontrolünün kurbanı olduğu apaçık ortada. Bu saçmalık. | Open Subtitles | لا شك أنه وقع ضحية سيطره شيطانية على دماغه هذا هراء |
| Doktor Bruner'ın sana onu almasını istediğini söyledin. Bu tam anlamıyla bir saçmalık. | Open Subtitles | قلت بأن الدكتور برونر طلب منك أن تحضره معك إلى هنا، هذا هراء |
| - Bunun olacağından emindim. - Bu lanet olası bir saçmalık. | Open Subtitles | ـ كنت أعلم أن هذا الهراء سيحدث ـ هذا هراء لعين |
| Biliyor musun, eskiden tüm bunların romantik bir saçmalık olduğunu düşünürdüm. | Open Subtitles | أتعرفين , كنت أظن بأن هذا يبدو كنوع من الهراء الرومانسي |
| Bu saçmalık. | Open Subtitles | سيعترضون إذا صلّى أبنائهم بداخل صفوفهم. هذا جنون. |
| saçmalık ! Tüm bunlar senin yaşayan, düşünen bir yaşam formu olduğunu ispatlamaz. | Open Subtitles | هراء لا يوجد دليل على هذا كله بأنك حي وتفكر بشكل الحياه واساليبها |
| - Bir daha yapmayacağını... - Bu saçmalık falan değil. | Open Subtitles | ظننتك لن تفعل ذلك مرة أخرى أبى هذا ليس هراء |
| Çöpleri bizim için atmaya hevesli biri. Ama bu saçmalık. | Open Subtitles | شخص ما رّغب أن يرافق القمامة لنا, و هو هراء |
| Tam bir saçmalık. Kimse sabahın 10'unda müzik seti almaz. | Open Subtitles | هذا هراء, لا أحد يشتري أجهزة ستيريو في العاشرة صباحاً |
| Tam bir saçmalık. Kimse sabahın 10'unda müzik seti almaz. | Open Subtitles | هذا هراء, لا أحد يشتري أجهزة ستيريو في العاشرة صباحاً |
| Bu tuz ve kutsal su muhabbeti bana saçmalık gibi gelmeye başladı. | Open Subtitles | كل أمور الملح والماء المقدس على حسب رأيي ، فهي كلها هراء |
| Bu tam bir saçmalık adamım.Ölü bir adamdan nasıl bir şey çalabilirsin? | Open Subtitles | أوه، كل هذا هراء يا رجل كيف أسرق من رجل ميت ؟ |
| Bak pislik. Avukatımı araman gerek, çünkü bu tamamen saçmalık. | Open Subtitles | اسمع، من الأفضل أن تكلم المحامي لأن هذا مجرد هراء |
| saçmalık olduğu ortada. Onunla seks yapmak istemediğimden... - ...bana kızdığı ortada. | Open Subtitles | هذا هراء لعين, هو غاضب بكل وضوح لأنني لم أكن مهتمة بمضاجعته |
| Bu kadar saçmalık yeter! Bir sonraki pezevenk aracıyla gidiyorum buradan! | Open Subtitles | هذا الهراء يكفي سأستقل أول شيء أجده للذهاب بعيداً عن هنا |
| Ama bu saçmalık, çünkü açıkçası, çok şık görünüyorsun. Hemen yola çık! | Open Subtitles | و هذا جنون, لأنك بصراحة تبدو رائعاً الآن عليك الذهاب |
| Füze yuvaları hala sıcak. Nemerov'dan saçmalık dışında bir şey duyamıyoruz. | Open Subtitles | و نحن لا نحصل على شيء إلا كلام فارغ من نيميروف |
| Bunun saçmalık olduğunu düşüneceğini biliyorum... ama Andy'nin ölümündeki sorumluluğum yüzünden üzgünüm. | Open Subtitles | أعرفُ أنكَ ستَظُن أن هذا هُراء لكني أُحِسُ بالسوء لتوَرُطي بمَوتِ آندي |
| saçmalık bu! Asayiş önemsiz hale geldi. | Open Subtitles | هذه سخافة القضاء والقانون أصبحو متفرجين فقط |
| saçmalık bu. | Open Subtitles | ليتذكر كل ما شهد به في تلك المحاكمات، هذا سخف |
| Bu utanç verici düğünün saçmalık olduğunu düşünen tek ben miyim? | Open Subtitles | هل أنا الوحيدة التي تعتقد أن هذا الزواج المتسرع هو أمر جنوني ؟ |
| Genel görgü sadece saçmalık, dalavere gerçekliği aldatmayı umarak söylediğimiz büyülü bir söz. | Open Subtitles | إنه مجرد كلام غير مفهوم تفاهات شيء نحاول فعله إذا أردنا تزييف الواقع |
| Her şeyin saçmalık olduğunu ve notlarının umurunda olmadığını da söyleyebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك أن تقول لي حماقة كل شيء، و وكنت لا تهتم. |
| Yüzde 97 adrenalin ve yüzde üç saçmalık sayesinde başardılar. | Open Subtitles | لقد كان 97 بالمئة حركات عادية و 3 بالمائة غباء |
| Demek istediğim... insanlar sonsuza dek... yaşayacaklarını sanırlar, her zaman geleceği düşünürler, ama bu saçmalık. | Open Subtitles | يعتقد الناس أنهم خالدون, وأن الغد سيأتي دائما ً. هذه ترهات. |
| Bu saçmalık. Karnındaki benim çocuğumdu. Ne kadar mutlu olduğumuza bakın. | Open Subtitles | هذا سخيف ، كان هذا طفلي ببطنها، انظروا كم كنا سعداء |
| Ve bu bir tür hipnotik saçmalık değil. | TED | وهذا ليس نوعا من الكلام الفارغ غير المجدي. |
| Kürsünden verdiğin son üç karara bakarsak, saçmalık uzmanı olan sensin. | Open Subtitles | بالنَظرِ إلى آخر ثلاثة قرارات اتخَذتَها من منصبِك أنتَ الخبير في الهُراء و ما المفروض أن يعني ذلك؟ |