Martin Charles saadet zinciri olaylarına bulaşmış. | Open Subtitles | "مارتن)/(تشارلز)" تُجري) "مُخطط (بونزي). |
Martin Charles'da bir saadet zinciri olaylarına bulaşmış. | Open Subtitles | -مارتن)/(تشارلز)" تُجري مُخطط (بونزي)" ). |
İnişli çıkışlı terapinin sebebi cinayetler arasındaki gerginlik ve saadet dolu dönemler olabilir. | Open Subtitles | دوامة العلاج قد تكون تسببت بفترات متقطعة من الإحباط ثم النعيم المحاط بالقتل |
İnsanlara saadet vermeyi anneniz denemişti. Hemen durdurmak zorunda kalmıştı. Bu onu neredeyse öldürüyordu. | Open Subtitles | تمّتْ محاولةُ إلقاء النعمة على البشر على يدِ أمّك، و بدا محالاً و كادَ يقتلها. |
Bence ailenin saadet zincirinden haberin vardı ve savcılığa gidip dava açılmasını önereceğim. | Open Subtitles | اعتقد انك علمتي عن عملية الاحتيال وسأخبر المدعي العام في مكتب الادعاء العام |
Kocaman bir saadet zincirine yatırım yaptığı tüyosu geldiği dışında mı? | Open Subtitles | يتعلق بصرفه لتلك النقود تعني بالإضافة إلى استثماره في مشروع بونزي |
- Selam saadet. | Open Subtitles | - مرحبا، سعدات. |
Babam bunun bir saadet zinciri olduğunu söyledi. Bu bir saadet zinciri değil. | Open Subtitles | ـ قال بأنه مخطط هرمي ـ إنه ليس مخطط هرمي! |
saadet zincirinin arkasında gerçekten de Olivia'nın olduğunu düşünmüştüm. | Open Subtitles | إعتقدتُ حقاً أنّ (أوليفيا) تقبع خلف مُخطط (بونزي). |
Daha dün saadet zinciri kurabileceğine bile inanmıyordun. | Open Subtitles | -البارحة كنتِ واثقة أنّه لن يُجري مُخطط (بونزي ). |
Ama bunun saadet zincirinden haberi var. | Open Subtitles | -عدد كبير . ولكن هذا يعرف حول مُخطط (بونزي). |
Julie onunla gerçek saadet yaşayacağını ümit ediyor ve bu onun mutluluk kaynağı. | Open Subtitles | كانت تأمل أن تعرف النعيم الحقيقي معه، وقد جعلتها هذه الأمنية سعيدة. |
# saadet dolu bir andı # | Open Subtitles | ♪كانت لحظة واحدة من النعيم♪ |
# saadet dolu bir andı # | Open Subtitles | ♪لحظة واحدة من النعيم♪ |
Ziyaretçi Kraliçesi ile tebaası arasında bir bağ vardır. Buna saadet denir. | Open Subtitles | هناكَ صلةٌ بين ملكةِ الزائرين و بين رعاياها، تُدعى النعمة. |
Hastalık olan, o saadet. Beyin kontrolü. | Open Subtitles | "النعمة" هي المرض إنها تتحكم بالعقل |
Yani insanların üzerinde işe yarayan bir saadet şekli var mı? | Open Subtitles | -فهناك نموذجٌ من النعمة ينجح على البشر؟ |
İki yıl önce ortalıktan kaybolan saadet zinciri yapan herif? | Open Subtitles | رجل مخطط الاحتيال الذي توارى عن الأنظار منذ عامين؟ |
saadet zinciri ile ilgili bir şeyler bildiğini göstermeye çalışıyor. | Open Subtitles | انها تريد ان تثبت انك علمت عن عملية الاحتيال |
Vemma en sonunda saadet zinciri oluşturmadan suçlandı: Üyelerin, yeni üyeleri sistemin içine katarak para kazandıkları klasik bir dolandırıcılık yöntemi. | TED | اُتهمت فيما في نهاية المطاف بتشغيل مخطط الهرم: نوع شائع من الاحتيال حيث يكسب الأعضاء المال عن طريق تجنيد المزيد من الناس لشراء الأسهم فيها. |
Arkadaşlığın üç ana ilkesi vardır arkadaşlar birbirinin içine girmez arkadaşlar, arkadaşlarını saadet zincirine dâhil etmez benim başıma geldi oradan biliyorum ve gerçek arkadaş dediğin, taşınırken sana yardım edendir. | Open Subtitles | هناك ثلاثة عقائد للصداقة لاتغلغل بين الأصدقاء الأصدقاء لا يورطون بعضهم في مخططات بونزي |
Ve tekrar ediyorum: Bu bir piramit, saadet zinciri şeması değildir. | Open Subtitles | ومرة أخرى , هذا ليس مخطط هرمي. |
- Hey, hey, anlatmakta olduğum tek saadet para yığınlarıyla inşa edilen saadettir. | Open Subtitles | هل هذا مخطط أهرامات ؟ الهرم الوحيد الذي أقصده ما يبنى برزم المال |
saadet zincirleri birçok ülkede yasa dışıdır ancak tespit edilmeleri zor olabilir. | TED | مخططات الهرم غير قانونية في معظم الدول، لكن يمكن أن يكون من الصعب اكتشافه. |
Ben çocukken velilerden kurulu saadet zincirinden sahibi olmadığı devre mülkleri satmaya... | Open Subtitles | كانت في كل شيء من المخططات الهرمية التي نزعت منظمة تعليم الأمهات |