Nasıl oluyor da dört İncil yazarından sadece biri kurtulan hırsızdan bahsediyor? | Open Subtitles | تصور أن من بين كتّاب الآناجيل الأربعة, فقط واحد يتحدث عن لص أُنقذ |
Amerikalı erkeklerin orgazma ulaştıkları 9 türden sadece biri. | Open Subtitles | يكون فقط واحد من الوسائل التسعه والذي يحقق للذكر الأمريكي النشوه |
Evet bu, onun ve babamın aralarının açık olmasının pek çok sebebinden sadece biri. | Open Subtitles | إنه أحد الأسباب العديدة حيث لا يتحدًث هو ووالده بتوافُق |
Bu doğru mu? Veya sadece biri? Belki de ikisi? | Open Subtitles | أهذا صحيح أم كان واحداً فقط أو ربما اثنان؟ |
- Kafaya takma, tamam mı? Burası, şehirdeki 98 istasyondan sadece biri. | Open Subtitles | هذه مجرد واحدة من 98 محطة للإطفاء في المدينة. |
Bu ofiste sadece biri bunları giyer. | Open Subtitles | هناك شخص واحد فقط في المكتب يرتدي هذا الزوج من الاحذيه |
Ama o sinek beynindeki bir sürü nöromodülatörden sadece biri. | TED | ولكنه مجرد واحد من المعدلات العصبية الموجودة في دماغ الذبابة. |
Ama sadece biri kendisini "Başkanlık uçağında okunan dergi" olarak tanımlıyor. | Open Subtitles | لكن واحدة فقط تدعو نفسها مجلة أثناء الطيران للقوة الجوية الاولى |
Gercek su ki, sonucta isi basardik bunlardan sadece biri. Gorduklerinizden bile eski | TED | وعادت للعمل في نهاية المطاف، هذه حقيقة، لكنها كانت واحدة من تلك.أقدم حتى من تلك التي رأيناها. |
Hayır. Bu anlaşamadığımız pek çok konudan sadece biri. | Open Subtitles | كلا، هذه إحدى المشاكل العديدة التي لم نتفق عليها |
İşe gitmem gerek. İkizleri doğurtacağım ama sadece biri benden. | Open Subtitles | أنا ذاهب للعمل سأولد توأم لكن واحد منهم فقط ابني |
Gardiyanların sadece biri onu görmüş ve takip etmeye başlamış. | Open Subtitles | حتى أتت ليلة باردة وقارضة، لقد رأى فرصته وهرب. فقط واحد من الحراس رآه، وبدأ في مطاردته. |
Yani, yüzde toprak bükücüden sadece biri metal bükebilir. | Open Subtitles | أعني , فقط , واحد من كل مئة متحكم بالأرض يمكنه التحكم بالمعدن |
Bu her yıl dünya genelinde olan 1.3 milyon depremden sadece biri. | Open Subtitles | هذا فقط واحد من 1.3 مليون زلزال التي تحدث حول العالم كل عام |
Yapabiliriz fakat patronunuzun yeni politikası sayesinde aptallardan sadece biri balta kullanmaya yetkilendirildi. | Open Subtitles | بإمكاننا، ولكن الفضل يعود لسياسة رئيسك الجديد، فقط واحد منهم مسموح له بحمل الفأس. |
Bin adaydan sadece biri Amazon kurbağası zehirini tesbit eder, daha azı da zehiri getireni etkisiz hale getirir. | Open Subtitles | فقط واحد من الف شخص، يستطيع تمييز "زهرة ارآفروق "الأمازونية السمّية" بدون ذكر القضاء على "المرسول |
Evet bu, onun ve babamın aralarının açık olmasının pek çok sebebinden sadece biri. | Open Subtitles | إنه أحد الأسباب العديدة حيث لا يتحدًث هو ووالده بتوافُق |
Sanırım sadece biri kaldı. | Open Subtitles | أظنّ أنّ ذلك يترك لنا واحداً فقط |
100 milyar galaksiden sadece biri. | Open Subtitles | مجرد واحدة .. من 100 مليار مجرة |
Ama aramızdan sadece biri sağ çıkabilir. | Open Subtitles | و لكن شخص واحد فقط يمكنه أن يخرج من البلدة |
Evet değil, yani kafamı, şu anda meşgul eden milyonlarca şeyden sadece biri. | Open Subtitles | .. لا، هذا واحد من حوالي مليار أمر كبير يدور في رأسي الآن |
Sadece 3'ü Afro-Amerikalı ya da siyah ve sadece biri Asyalı. | TED | ثلاثة فقط هم من أصل أفريقي أمريكي أو أسود، وامرأة واحدة فقط آسيوية. |
Bu, dünyadaki beş plastik dolu girdaptan sadece biri. | TED | وهذه منطقة واحدة من خمس أخرى مليئة بالمواد البلاستيكية في بحار العالم |
Bu dostlarım onlardan sadece biri. | Open Subtitles | إذن هذه إحدى الألغاز يا رفاق |
İki adam ikisi de diğerini öldürmek istemiyor, ama sadece biri yaşayabilir. | Open Subtitles | رجلان لا احد بينهما ينوي قتل التاني ولكن واحد منهم فقط سيحيى |
İkisi soluk. sadece biri hayatta ve hareket hâlinde. | Open Subtitles | اثنين منهم أبهتين وواحد فقط حرارته ترتفع ويتحرك |
İkisi eyâlette yaşıyor, sadece biri L.A.'ta. | Open Subtitles | اثنان فقط يعيشون فى الولاية، لكن واحد فقط يعيش فى لوس انجيلوس |
Rumplestiltskin onlardan sadece biri. | Open Subtitles | وما (رامبل ستيلسكن) إلّا واحداً مِنْ قاتمين كثر |
Her yıl karşılaştığım 7000 vakadan sadece biri. | Open Subtitles | فقط واحدة من أكثر من 7000 قضية أتعامل معها كل سنة |