"sallıyordu" - Translation from Turkish to Arabic

    • يلوح
        
    • يهز
        
    • تلوّح
        
    • لوّح
        
    • تلوح
        
    • ولوّح
        
    • يفر من
        
    • يلوّح
        
    Karanlıktı. Bıçağını sağa sola sallıyordu. Peki ya bardan önce? Open Subtitles كان المكان مظلما و يلوح بسكين وقبل ذلك في البار؟
    Televizyonda onun iğrenç yüzünü gördüm insanlara el sallıyordu. Open Subtitles رأيت وجهه مقرف على شاشة التلفزيون، وكان يلوح للناس.
    Elinde bir şey yokken hep bacağını sallıyordu. - Belki çişi gelmişti. Open Subtitles لقد كان يهز رجله دائماً عندما لم يكن لديه شيئاً
    Ona kaderden bahsettim. Kafasını sallıyordu. Open Subtitles أخبرته عن القدر و هو يهز فى رأسه
    Karısı ise koridorda kırık şarap şişesini sallıyordu. Open Subtitles الرجل من 2-إف كان على الأرض وزوجته في الممر تلوّح بزجاجة نبيذ مكسورة
    Çocuklar güvertede bekleyen babalarına el sallıyordu. Open Subtitles لوّح الأطفال إلى أبيهم الذي وقف على سطح السفينة
    Annemi son gördüğümde Teksas'daki bir kütüphanenin penceresinden el sallıyordu. Open Subtitles آخر مرة رأيت أمي هي كانت تلوح من نافذة مكتبة في تكساس. الحق، أب؟
    Öylece sallıyordu, sanki bu... Open Subtitles ولوّح به وكأنّما...
    Tommy, meydanın önünde hayali bir kement kullanıyormuş gibi vahşice kollarını sallıyordu. Open Subtitles تومي يقف في وسط القاعة يلقي ذراعيه بعنف كما لو أنه يفر من ربقة قيد خياليٌ
    Tehdit mi? Çocuk bize el sallıyordu. Hiçbir yere gitmeyecekti. Open Subtitles الفتى كان يلوح لنا لم يكن سيذهب لأي مكان، لقد كان يُلقي التحية
    Onu kaportaya yapıştırdım, diğeri bana tornavida sallıyordu. Open Subtitles رميته فوق السيارة. الرجل الآخر، بدأ يلوح بمفك براغي علي.
    Buraya çıkıp o sopayı sallıyordu. Open Subtitles لقد كان هنا في الخارجِ يلوح بذلك المِضرب
    -Bilmem. Belki de sadece el sallıyordu. Open Subtitles لا أعلم ربما كان فقط يلوح بيديه
    Ona kaderden bahsettim. Kafasını sallıyordu. Open Subtitles أخبرته عن القدر و هو يهز فى رأسه
    Odaya girdiğimde küçük hergele onu boynundan yakalamış sallıyordu. Open Subtitles و عندما دخلت ...كان قد ذلك اللعين مسكه من رقبته و جعل يهز فيه
    # Kuyruğunu mutlu mutlu sallıyordu # Open Subtitles ♪ الذيل الذي يهز له بسعادة ♪
    "Çitlerdeki kapıya doğru giderken bize el sallıyordu." "Ve gitti. Open Subtitles هذه البوّابة في الوادي وهي كانت تلوّح
    Babaları da onlara mendil sallıyordu. Gemi yavaş yavaş denize doğru açıldı. Open Subtitles حيث أيضاً لوّح لهم بمنديل صغير عبرت السفينة الرصيف وأبحرت إلى داخل البحر
    Önünden uzun zaman önce geçen bir resmigeçide el sallıyordu. Open Subtitles ما زالت تلوح بفخر إلى أناس نسوهامنذزمن.
    Öylece sallıyordu, sanki bu... Open Subtitles ولوّح به وكأنّما...
    Tommy, meydanın önünde hayali bir kement kullanıyormuş gibi vahşice kollarını sallıyordu. Open Subtitles تومي يقف في وسط القاعة_BAR_ يلقي ذراعيه بعنف كما لو أنه يفر من ربقة قيد خياليٌ
    Beyaz bir bayrak sallıyordu. Open Subtitles فقط كان يلوّح بعلم أبيض

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more