"sandalyesinde" - Translation from Turkish to Arabic

    • كرسي
        
    • منصة
        
    • كرسيّ
        
    • في كرسيه
        
    Evet, bir Estonyalının sandalyesinde, Estonyalının evinde Abhazya toprakları üzerinde bulunuyorsun. Open Subtitles بلى, أنا على كرسي إستوني في منزلٍ إستوني على أرضٍ أبخازية
    Gerçekte bir mutfak sandalyesinde oturuyor. Open Subtitles فالحقيقة أنه يجلس على كرسي مطبخ بملابس رثّة كثيفة على جسمه
    - Hayır. Bütün gün, şu rehberlik hocası sandalyesinde oturuyorum. Open Subtitles كا أعني أجلس على كرسي التوجيه طوال اليوم
    9:30'da eve varmıştım. Bunu ispatlayabilirim. Mahkemede tanık sandalyesinde ya da dışarıda, her yerde yemin edebilirim. Open Subtitles يمكننى أن أثبت ذلك و أقسم عليه ، داخل و خارج المحكمة ، على منصة الشهود ، فى أى مكان
    O tanık sandalyesinde durup, yüzüne bakarak seni hiç sevmediğimi söylemek... Open Subtitles الوقوف فى منصة الشهود ، أواجهك و أقول أننى لم أحبك قط
    İnsanları tanık sandalyesinde sorgulayan o heriflerin yanında yapamam. Open Subtitles ليس يرمقوك بنظرات فاحصة وأنت تقف على منصة الشهادة
    Mavili Çocuk'un sandalyesinde oturuyorsun! Open Subtitles أنتَ أيّها الهرّ! إنّكَ تجلس على كرسيّ الفتى الأزرق.
    Akşamları, karısı pembe ellerini önlüğüyle kurular ve mutlu bir edayla, iki çocuklarıyla ilgili haberleri ona anlattığı sırada o, sallanan sandalyesinde oturur ve purosunun keyfini çıkartırdı. Open Subtitles أراح نفسهُ على كرسي هزّاز كان يُدخّن السيجار عند حلول المساء بينما تمسح زوجته يديها الورديّتان في المئزرة
    Buraya geldiğimden beri o lanet sandalyesinde oturup duruyor. Open Subtitles انه كان يجلس هناك على كرسي في الحديقة منذ ان كنت هنا
    Neden hala bahçe sandalyesinde oturuyorsun, Brick? Open Subtitles لماذا لا تزال جالسا على كرسي الحديقة يا بريك ؟
    Hala bahçe sandalyesinde yemek yiyorsun ve sana jöle salatası yapmak için 10 yıl beklettiler. Open Subtitles ومازلت تأكل معهم على كرسي حديقة ثم يجعلوك تنتظر 10 سنوات من أجل سلطة جيلي أخضر بالليمون؟
    Böylece kimse onu tekerlekli sandalyesinde görmezmiş. Open Subtitles حتى لا يراه أحد في كرسي المقعدين، هيا نذهب.
    Üç, artık yemeklerde çim sandalyesinde oturmuyorum. Open Subtitles ثالثًا، لن أجلس على كرسي الحديقة أثناء الوجبات بعد الآن
    Mark en iyi işlerini Aeron sandalyesinde yapar. Open Subtitles مارك يقوم بأفضل عمله على كرسي آيروني
    Bundan bana ne? Tanık sandalyesinde yalan söyledi. Open Subtitles يطارد ، يلاحق ، لقد كذبت بشأني على منصة الشهود
    Onun kim olduğunu düşünürsek, böyle birinin tanık sandalyesinde aptal gibi duruşunu nerdeyse hiç görmemiştim, sen gördün mü Open Subtitles و نظرا لمكانته, فمن الصعوبة له أن يجلس في منصة الشهود كالأبله, أليس كذلك؟
    Trey, tanık sandalyesinde ve yarasıyla tanıklık edecek. Open Subtitles الأن, تراي, على منصة الشهود يشهد، وبإصاباته
    Ama onun tanık sandalyesinde oturması bile halkı onun etrafında ve bu gençlerin karşısında topladı. Open Subtitles و لكن حقيقة وجودها على منصة الشهود جعل الرأي العام يندفع حولها و ضد هؤلاء الفتيان
    Ve bunu yaparsan ve yakalanırsan sanık sandalyesinde yalan söylemeyeceğim. Open Subtitles وإذا فعلت ذلك وتم القبض عليك لن أكذب على منصة الشهود
    Tanık sandalyesinde gözlerime bakıp hakkımda yalanlar kusar mıydın? Open Subtitles هل تنظر إلى عيني وتلفظ الاكاذيب ضدي على منصة الشهود؟
    Hain. İşte bu öğrenci sandalyesinde mineli iplerle bağlı olmamı açıklıyor. Open Subtitles هذا يفسّر كوني مربوطًا بحبال مشبّعة بـ (الفيرفين) إلى كرسيّ مسرح.
    Küçük sandalyesinde yolculuk eder, ve bir korkak gibi davranır. Open Subtitles انه فات حول الحلبة في كرسيه قليلا يتصرف مثل العاهرة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more