| Yüksek umutlarla dolu yedi Amerikalı Bir milyar $ değerinde yüksek teknoloji saniyeler içinde yok oldu ABD Uzay Programında bugüne dek yaşanan en kötü felaket. | Open Subtitles | سبعة أمريكيين بأعلى الآمال مليارات الدولارات دفعت لأجل أقوى تكنولوجيا رحلت في ثوانٍ |
| saniyeler içinde bizi öldürür. | Open Subtitles | بعيدون ملايين الأميال وأيّ شيء قد يقتلنا في ثوانٍ |
| Otopsi raporu saniyeler içinde iki saatlik bir yolculuk yaptı. | Open Subtitles | تقرير تشريح الجثة قدُم للتو منذ ساعتين رحلة في ثوان |
| saniyeler içinde bilgisayar Dünya toplumuna karşı suçu kanıtlanmış bir kanun kaçağı seçecek. | Open Subtitles | في خلال ثواني الكمبيوتر سيختار عشوائياً هارباً من العدالة مجرماً في مجتمعنا العالمي |
| Üzerinde herhangi bir korumalı giysi olmadan bir insan yüzeyinde saniyeler içinde ölür. | Open Subtitles | إذا وقف شخص على سطحه بدون حماية، فإنه سيموت في لحظات. |
| Ama aslında beyninizdir, saniyeler içinde karmaşık hesaplar yürüterek, çekime karar vermede sorumlu olan. | TED | لكن في الواقع، فإجراء دماغك لسلسلة حسابات معقدة في غضون ثوان هو المسؤول عن تحديد الانجذاب. |
| Çok şiddetliydi, şehir saniyeler içinde toz bulutuyla kaplandı. | Open Subtitles | الكثافة كانت قوية للغاية، في غضون ثوانٍ سحابة من الأتربة غطت سماء المدينة. |
| Bazen değişim saniyeler içinde olur. | TED | وفي بعض الأوقات يمكن أن يحدث التغيير خلال ثوان. |
| saniyeler içinde içilebilir su üreten bir tuzdan arındırma tekniği. | Open Subtitles | أسلوب تحلية قادر على إنتاج مياه صالحة للشرب خلال ثوانٍ |
| İsterlerse sesi tüm hapishaneye... yayabilirler, saniyeler içinde, her mahkumu yere serebilirler. | Open Subtitles | يمكنهم بثّها بالسجن برمّته لو أرادوا، صارعين كل سجين في بضع ثوانٍ. |
| Ancak standart sıralama algoritmasını hızlandırıp saniyeler içinde DNA testi yapacak bir cihaza koyarsak o zaman işe yarar. | Open Subtitles | الأمر سينجح فقط لو عززنا خوارزميّة التسلسل المعياريّة، ووضعناها في جهاز يفحص الحمض النووي في ثوانٍ. |
| Boynunu açarsan saniyeler içinde kanamadan ölür. | Open Subtitles | لو فتحتي رقبتها ستنزف حتى الموت في ثوانٍ |
| Sala ulaşsan bile o şeyi saniyeler içinde parçalara ayırırlar. | Open Subtitles | حتى لو وصلت إلى الطوف، فإنّهم سيُمزّقون ذلك الشيء في ثوانٍ معدودة. |
| Rüzgarlı bir gündü, saniyeler içinde, alevler onları yuttu. | Open Subtitles | و لأنه كان يوما عاصفا التهمتهم النار في ثوان |
| Havaya maruz kalsa, saniyeler içinde yanardı. | Open Subtitles | اذا ما تعرضت للهواء ستكون قد احترقت في ثوان. |
| saniyeler içinde basınç tüpün tıkacını kıracak ve gaz serbest kalacak. | Open Subtitles | خلال ثواني اضغط سيفتح ختم الحاوية والغاز سيتحرر |
| Atmosfer basıncı saniyeler içinde 20 milibar kadar düşmüş. | Open Subtitles | الضغط الجوي انخفض بمعدل 20 ميلي بار خلال ثواني |
| Fiziksel iyileşme saniyeler içinde başlar ve vücudumuz gerekeni yapar. | Open Subtitles | جسدياً , الشفاء يبدأ في لحظات واجسامنا تقوم بالعمل |
| saniyeler içinde milyonlarca işlem yaparsınız. Hesap makinesi... bir makine! | Open Subtitles | حساب ملايين المسائل الرياضية في لحظات الآلة الحاسبة آلة يا سيدي |
| Toparlak aktifken kendini saniyeler içinde iyileştiriyor. | TED | ولكن عندما تكون الفقاعة نشطة، تشفي نفسها في غضون ثوان. |
| Sebzeyi tahtasına yerleştirin tuşa dokunun ve coleslaw için gereken lahananız saniyeler içinde parçalansın. | Open Subtitles | وسوف تحصلون أخيراً على ملفوف مقطع في غضون ثوانٍ. وبالنسبة لسلطة الكرنب. |
| Ama hızlı, oldukça güçlü ve avını saniyeler içinde etkisiz duruma getirebilecek bir kabiliyete sahip olduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | لكن يمكني إخبارك أنه سريع ، قوي للغاية ولديه القدرة على جعل ضحيته ضعيفة خلال ثوان |
| Onun sadece canını yakmayacak. Valinin kalbini saniyeler içinde durduracak. | Open Subtitles | لن يجعله يعاني فحسب، بل سيوقف قلب الحاكم خلال ثوانٍ. |
| İkincisinde ise onu saniyeler içinde anahtar gibi kapatır. | Open Subtitles | الضربَة الثانيَة ينحني قبالك... في بضع ثوانٍ. |
| Asansörün kilidini devre dışı bıraktığımızda saniyeler içinde tüm ajanları yerimizi öğrenecektir. | Open Subtitles | حالما نُعطل أقفال المصعد، ستكون مُجرّد مسألة ثوانٍ قبلما يعرف جميع العُملاء مكاننا. |
| saniyeler içinde bu gemi sisteme zarar verecek büyüklüğe ulaşır. | Open Subtitles | فى ثوانى السفينه ستبدا النمو الكافى لتشكل خطر على النظام |
| Evet, bunu taradım ve saniyeler içinde bütün internete yayabilirim. | Open Subtitles | نعم، لقد نسختها ضوئياً ويمكنني نشرها على الإنترنت في ثواني |
| -ki bunu kimseye tavsiye etmem- ...olay ufkunu saniyeler içinde geçer ve kendinizi hiçbir yolcunun geri dönmediği, keşfedilmemiş topraklarda bulurdunuz. | Open Subtitles | و أنا الا انصح بذلك ستُبحر متجاوزا أُفق الحدث في غضون ثواني إلى البلد المجهول الذي لم يعُد منه أي مسافر |
| 1/10 derece ile değişen, sıcaklık kontrol sensörleri var vücut sıcaklığın, alarmı saniyeler içinde tetikleyecektir. | Open Subtitles | اجهزة إستشعار للحرارة حرارة الجسم ستطلق الانذار بغضون ثواني |