| Müslümanlar, Hristiyanların, ateistlerin agnostiklerin ve Hinduların yanında bir camiyi sarıya boyadılar. | TED | وقف المسلمون بجوار المسيحيين والملحدين واللاأدريين والهندوس وقاموا بطلاء المسجد باللون الأصفر. |
| Saçlarını sarıya boyatmış, otelin varisi olan bir kadın vardı. | Open Subtitles | إذن, فقد كان هناك وريثة لفندق صبغت شعرها باللون الأصفر |
| O insanları sever, eşyaları değil. Ama sarıya ayrı bir düşkündür, o da ayrı. | Open Subtitles | إنه يحب الناس على الرغم أنه يميل للون الأصفر |
| sarıya boyanmış saçları ve değiştirdiği kaşlarıyla buraya gelecekse-- | Open Subtitles | جاءت الى هنا و شعرها صبغ أصفر اللون و حاجباها مختلفان |
| Güneş'e benzer yıldızların yaydığı ışık çoğunlukla sarıya yakın bir renktedir. | Open Subtitles | لذلك نجم مثل الشمس معظم الضوء الذي يخرج منه هو نوعا ما أصفر |
| Onun gibi giyinen, onun gibi saçını sarıya boyatan. | Open Subtitles | تلبسين مثلها .. صبغت شعرك إلى اللون الأشقر |
| Demek Porto Riko'da birçok kadın saçını sarıya boyar özellikle de o meslekte. | Open Subtitles | الكثير من النساء في بورتريكو يتوفين و شعرهن أشقر 0 بالأخص في تلك المهنة لكني سأخبرك بما أعرف 0 |
| Saçlarınızı ışıl ışıl bir sarıya boyayacağız. Tam ihtiyacınız olan şey. | Open Subtitles | سنصبغ شعرك باللون الاشقر هذا هو ما تحتاجينه |
| YıIdızlar, kırmızıdan sarıya, maviye, bir çok farklı renkte ışıIdarlar. | Open Subtitles | تحترق النجوم في ألوان مختلفة من الأحمر للأصفر للأزرق |
| Mavi kabloyu sarıya bağlaman gerekiyor. | Open Subtitles | في الواقع, عليك تشبيك السلك الأزرق مع الأصفر |
| Yeşilden kırmızıya, kırmızıdan sarıya dönüşmelerini izlerdik. | Open Subtitles | ومشاهدتها الذهاب من الأخضر إلى الأحمر إلى الأصفر. |
| Önce sarıya, sonra da beyaza geçersiniz. | Open Subtitles | للقميص الأصفر ومن بعده الأبيض مثلي إذا استجبتم للبرنامج فهذا لأنفسكم |
| Belki de o insanların yarısı sarıya baktığını sanıyordur. | Open Subtitles | ربما أن نصف هؤلاء الناس يعتقدون أنهم يحدقون في الأصفر |
| Ayrıca ayrılıklar çürük gibidir seninkiler mordan sarıya dönerken yanında olmak istiyorum. | Open Subtitles | بالإظافة إلى ذلكَ، الإنفصالات مثل الكدمات، أريد أن أكون هناك عندما يتحوّل لون الكدمة من البنفسجي إلى الأصفر. |
| Aslında dışarı çıktığında çok pembeydi ve rengi hemen sarıya döndü. | Open Subtitles | كان سريعا جدا. برز ذلك باللون الزهري بالفعل، و على الفور اصبح أصفر. |
| Fred, onu sarıya dönüştürmem için bir büyü öğretti. | Open Subtitles | لقد أعطاني فريد تعويذة لأجعل لونه أصفر. |
| Evimi sarıya boyama baba. | Open Subtitles | ذلك أصفرُ. الأَبّ، لا تَصْبغُ أصفر بيتي! |
| Eğer saçımı sarıya boyamam ve özel biriymişim gibi yapmam gerekiyorsa, bunu yapmaya niyetliyim. | Open Subtitles | اذا كان الأمر يتطلب أن اصبغ شعري باللون الأشقر وادعي انني شخص مميز فهذا شيء اخطط لعمله |
| Neden hoşlandığını öğrendikten sonra saçınızı sarıya bile boyatmışsınız. | Open Subtitles | حتى أنك صبغت شعرك الأشقر بعد أن اكتشفت أن ذلك ما يحب |
| Son zamanlarda saçlarının rengini açmış sonra da sarıya boyamış ama hala pembe-mor rengi görebiliyorsun. | Open Subtitles | شعرها تم سحب لونه وصبغ ليصبح أشقر. ولكن يمكنك رؤية اللون الأرجواني في اسفلها. |
| Saçlarınızı ışıl ışıl bir sarıya boyayacağız. Tam ihtiyacınız olan şey. | Open Subtitles | سنصبغ شعرك باللون الاشقر هذا هو ما تحتاجينه |
| Daha sen sarıya boyamadan önce otobüsteydim. | Open Subtitles | كن على متن الحافلة قبل أن تحوّل لونها للأصفر. |
| O yıl salkım söğüdün yaprakları bile sarıya dönmüştü. | Open Subtitles | حتى أشجار الصفصاف الباكية اصفرّت في ذلك العام |
| Hayaletli ev saçmalıkları anlatacaksan kaşlarını tıraş edip saçını sarıya boyamalısın. | Open Subtitles | كان يجب عليك أن تحلق حواجبك وأن تصبغ رأسك بلون ذهبي إن كنت تحاول إخافتي |