Belki önce tıraş olmalısın. Randy, bu bir seçenek değil. | Open Subtitles | ــ ربما عليك الحلاقة أولاً ــ راندي، هذا ليس خياراً |
Tembel hayvansa iyi duyamıyor, iyi göremiyor ve tehlikeden kaçmak kesinlikle bir seçenek değil. | TED | ومن الناحية الآخري، الكسلان سمعه سيئ ونظره ضعيف ومن الواضح أن هروبه من المخاطر ليس خياراً. |
Öyleyse şimdi pembe dizi derslerimizin birincisiyle başlayalım: Teslim olmak bir seçenek değil. | TED | لذا مع هذه الأمور دعونا نبدأ بالدرس الأول للمسلسلات: الاستسلام ليس خيار |
Peşinden gitmek yok , denemek yok bu bir seçenek değil. | Open Subtitles | ليس للذهاب من بعده، وليس لمحاولة، ليس خيارا. |
İlerleyeceğim çünkü geri gitmek bir seçenek değil, olduğum yerde durmak yeterli değil. | TED | سأمضي قدمًا، لأن العودة إلى الوراء ليس خيارًا والبقاء في نفس المكان ليس كافيًا. |
Fakat elbette dram şudur ki, açıkça gösteriyor küçük değişim bir seçenek değil. | TED | و لكن بالطبع، دراما الموقف تظهر بوضوح أن التغيير التدريجي ليس بخيار. |
Şey, diğer tek seçeneğin, birbirimizle görüşmeyi bırakmamız olduğunu düşünüyorum. Ki seninle ilgilendiğim için bu geçerli bir seçenek değil. | Open Subtitles | هو أن نتوقف عن المواعدة وهذا على حد علمى ليس خياراً |
Belli ki bu duygularla hareket etmen bir seçenek değil... | Open Subtitles | من الواضح ان التصرف تباعاً لتلك المشاعر ليس خياراً |
Insanlar şeytan gibidir, Barış ise bir seçenek değil. | Open Subtitles | البشر مُتَوحِّشون. السلام ليس خياراً متاحاً. |
Bu işte tek şansımız var, ve başarısızlık bir seçenek değil. | Open Subtitles | لدينا فرصه واحده في هذا العمل و الفشل ليس خياراً |
Bu bir seçenek değil. Bu sırrı asla ardında bırakamazsın. | Open Subtitles | وبماذا كنت تفعل، هذا ليس خياراً ولا يمكنك ترك هذا السر ورائك |
Ama dördüncü adımın gerektirdiği gibi dürüst olmam gerekirse, acımasız olmalıyım, çünkü yenilgi bir seçenek değil. | Open Subtitles | ولكن إذا كنتُ صادقاً، كما تُلزمنا الخطوة الرابعة أن نكون فعليَّ أن أكون قاسياً لأنه الفشل ليس خياراً |
Peki kovboy, Lanie gitti ve Altoid benim için bir seçenek değil. | Open Subtitles | نعم راعي البقر، لاني ذهبت و التويدس ليس خيار الآن |
Önümüze bakabilmemiz için, sermaye yapmamız gerekiyor. O yüzden 2. Safha bir seçenek değil. | Open Subtitles | يجب أن يتم الأنتاج وهى المرحلة الثانية وهذا ليس خيار فهى كل ما لدينا |
- Bu bir seçenek değil. - Tek seçenek. | Open Subtitles | هذا ليس خيار انه الخيار الوحيد |
Umarım sen bana bunun mümkün olmadığını söylemeye çalışmıyorsundur, Michael, çünkü başarısızlık burada bir seçenek değil. | Open Subtitles | أنا آمل انك لا تخبرني أن هذا مستحيل مايكل لأن الفشل ليس خيارا هنا |
Ne gerekiyorsa yapacağız. Başarısızlık bir seçenek değil. | Open Subtitles | مهما كان الثمن يا رجال الفشل ليس خيارًا الآن |
Pes etmek seçenek değil. | Open Subtitles | التحطم ليس بخيار |
Diğer aromalar benim için bir seçenek değil, tamam mı? | Open Subtitles | لذا النكهات الاخرى ليست خياراً جيدا بالنسبة لي، جيد؟ |
Hayır,ama kemoterapi tek seçenek değil. | Open Subtitles | كلا . و لكن العلاج الكيميائي ليس الخيار الوحيد |
Bu bir seçenek değil. | Open Subtitles | . هذا ليس خياركِ |
Bence onunla uzlaşmaya çalışmak iyi bir seçenek değil. | Open Subtitles | أظن أن التفكير المنطقي معه لن يكون خياراً |
Bu bir seçenek değil çünkü biz onları önermiyoruz. | Open Subtitles | هذا ليس اختيار نحن لن نقدم لك هذا |
Şey, çünkü bu benim için gerçekten geçerli bir seçenek değil. | Open Subtitles | لأنه ليس خياراَ لدي |
Açıklaması uzun ama bazı ailevi durumlardan dolayı evlilik şu an için bir seçenek değil. | Open Subtitles | و فكرة الزواج ليست مطروحة حقاً الآن لعدّة أسباب عائلية و التي ستسغرق وقتاً طويلاً لشرحها |
- Springfield bir seçenek değil. | Open Subtitles | سبرينغ فيلد ليست خيار |
Onu mutlu etmek bir seçenek değil. | Open Subtitles | جَعْل سعيدها لَيستْ خياراً. |
Yani Cuddy'in şeker yaklaşımı yüzünden geniş spektrumlu antibiyotikler artık bir seçenek değil. | Open Subtitles | يعني أنه بفضل تدخل (كادي) السخيف لم يعد بالإمكان استخدام المضادات الحيوية |