Biliyorum. Anlıyorum. Ama şu anda bu seçenek yok. | Open Subtitles | كلا، أنا أعلم،، أفهم ذلك ولكنه ليس خياراً الآن. |
Öyle bir seçenek yok, kocaman. Ya yardımcım olursun ya da kendine bir iş ararsın. | Open Subtitles | هذا ليس خياراً متوفراً يا صديقي ، إما أن تكون مساعدي أو تبحث عن وظيفة في مكان آخر |
Çamaşır işi için Kyoko'nun bunu gizlice yapmasından başka seçenek yok. | Open Subtitles | بالنسبة للغسيل, لا يوجد خيار آخر سوى أن تتسلل كيوكو خارجا وبسرعة من أجل الغسيل. |
"Böylelikle yolumuza devam edelim. Başka bir seçenek yok." | Open Subtitles | لذلك دعنا نذهب لا يوجد خيار آخر |
Eğer buradan ayrılmazlarsa, başka bir seçenek yok. | Open Subtitles | إذا لم يغادروا ليس هناك خيار آخر |
Fazla seçenek yok. Harridan ve onun şen robotları var. | Open Subtitles | لا توجد خيارات كثيرة لديك هاريدان وكوادرها اللطيفة |
Çünkü içinde seni öldürmeye yetecek kadar şeytan var ve başka seçenek yok. | Open Subtitles | لأن ما زال لدي بعض القوى الشيطانية بداخلي وهي تقتلك لا خيار أبدًا |
Geçerli bir seçenek yok. | Open Subtitles | "تقييم الاستراتيجيّات... لا تُوجد خيارات صالحة" |
Onlarla anlaşmaya çalışmak gibi bir seçenek yok. | Open Subtitles | التفاوض معهم ليس بخيار |
Artık başka seçenek yok, çocuklar. | Open Subtitles | لم يعد هناك خيارٌ آخر أيها الأصدقاء. |
- Hayır, böyle bir seçenek yok. Önemli bir işim var ve çok zordur. | Open Subtitles | هذا ليس خياراً مطروحاً ليس في عملي هذا حيث يجب أن اركز تماماً |
- Hortumlar ve soğutucu sıvı içeride. - Şu anda öyle bir seçenek yok. | Open Subtitles | الخراطيم والمبرّد في الداخل، وذلك ليس خياراً حالياً. |
Bu yemeği pas geçmek gibi bir seçenek yok. | Open Subtitles | عدم الذهاب إلى ذلك العشاء ببساطة ليس خياراً. |
"Böylelikle yolumuza devam edelim. Başka bir seçenek yok." | Open Subtitles | لذلك دعنا نذهب لا يوجد خيار آخر |
Mecburuz, başka seçenek yok. Allah'ın dileği böyle. | Open Subtitles | لا يوجد خيار آخر لان هذه هي إرادة الله |
Hayır. Başka seçenek yok, buna mecbursun. | Open Subtitles | لا، يجب أن تتركيني، لا يوجد خيار غيره |
Çünkü başka bir seçenek yok. | Open Subtitles | لأنه ليس هناك خيار آخر, هل هناك؟ |
Çünkü başka seçenek yok. Ya yiyeceksin ya da açlıktan öleceksin. | Open Subtitles | لأنه ليس هناك خيار إما أن تأكل أو تجوع |
seçenek yok, bizimle kalamazlar. | Open Subtitles | لا توجد خيارات. لا يمكنهم البقاء. |
Fazla seçenek yok. | Open Subtitles | لا توجد خيارات كثيرة |
Hangisini seçeceğin gayet açık. Şunu bil ki, dört numaralı bir seçenek yok. | Open Subtitles | الخيار الصحيح واضح تمامًا، فلتعلم أنّه لا خيار رابع. |
Geçerli bir seçenek yok. | Open Subtitles | "تقييم الاستراتيجيّات... لا تُوجد خيارات صالحة" |
Öyle bir seçenek yok. | Open Subtitles | إنه ليس بخيار |
Başka seçenek yok mu? | Open Subtitles | هل هناك خيارٌ اخر ؟ |
Evet, suya girip akşam yemeğini almaktan başka seçenek yok, değil mi? Füzyoncu, yiyeceği almak için suya, haydi! | Open Subtitles | ليس هناك إختيار آخر , إنزل وأحضر البطه هيا يا فوسير إنزل إلى الماء |
Bir daha kokpite girmeyeceğim anlamına gelmez. Tek seçenek yok. | Open Subtitles | هذا لا يعني أنّي لن أستطيع التحليق مجدداً ليس أمامي خيار |
- Burada öyle bir seçenek yok. Gurney! - Ölmesine izin veremezsiniz. | Open Subtitles | هذا ليس خيارا هنا - لا يمكنك ان تسمح له بالموت - |
Benim için utanç diye bir seçenek yok. | Open Subtitles | العار ليس خيارًا لي |