Belki ücra bir köşeye çekilmek için belirli bir sebebi vardır. | Open Subtitles | انه أقل من نعرف معلومات عنه ربما جعل نفسه مخفيا لسبب |
Belki de gerçekleşen her şeyin bir sebebi vardır, kim bilir? | Open Subtitles | من يدري؟ ربما الأمور و بالطريقة التي يتصرفون بها لسبب ما. |
Eğer OSS araştırma sonuçlarını yok ettiyse... bunun geçerli bir sebebi vardır. | Open Subtitles | لو أن الـ أو اس اس دمرت الأبحاث فإن هذا لسبب |
Hey, dostum, eminim herkesin burada olmak için geçerli bir sebebi vardır. | Open Subtitles | يا رجل، أنا متأكد أن الجميع هنا لديه سبب مقنع للتواجد هنا. |
Uzay gemilerinde ulu orta ateş etmemenin bir sebebi vardır. | Open Subtitles | يوجد سبب لم لن تطلقى النار على مركبة فضائية |
İnsanlar sır saklıyorsa, bir sebebi vardır diye ...öğrendim. | Open Subtitles | تعلمت بالطريقة الصعبة أن الأسرار تحفظ لسبب |
Hepimizin... ama her şeyin bir sebebi vardır, değil mi? | Open Subtitles | كلنا ولكن أي شئ حدث لسبب ما أليس كذلك ؟ |
Ama sana nazik davranıyorsa mutlaka bir sebebi vardır. Ve iyi bir sebep değil. | Open Subtitles | و لكنى أعرف أنه طالما أنها تعاملك بلطف فلابد أن يكون ذلك لسبب معين و ليس سببا طيباً |
Burada yaşanan o kadar çok kötü şeyin bir sebebi vardır ki inanamazsın. | Open Subtitles | قد تتفاجأ بالأشياء السيئة التي تحدث هنا لسبب معين |
Ama Hayaletlerin kendilerini göstermemelerinin, bir sebebi vardır. | Open Subtitles | ولكن عندما لا تكشف الأشباح عن نفسها فذلك لسبب ما |
Belki de burada olmamın bir sebebi vardır belki benim de iyi fikirlerim vardır. | Open Subtitles | لربما، أنا هنا لسبب ، لأني ممكن أن أحمل أفكار جيدة أيضا |
Herşeyin bir sebebi olduğuna inanmam ama belki de benim tam şu anda dışarıda olmamın özel bir sebebi vardır. | Open Subtitles | لا اعتقد أن الامور تحدث لسبب ما لكن من الممكن انني هنا في هذه اللحظة من أجل سبب معين |
Diğer hayvanları öldürmelerinin bir sebebi vardır, zayıf ve hasta olanlardan kurtulmak. | Open Subtitles | انها تقتل حيوانات اخرى لسبب لتتخلص من الضعيفة و المريضة |
Bayım, kambur seni vurmadıysa, mutlaka çok ama çok önemli bir sebebi vardır. | Open Subtitles | هذا غريب جدا لو لم يطلق الأحدب عليك النار لقد كان لديه سبب قوي هذا كل شيئ |
Helikopterlerin dünyada tüm kanun güçleri tarafından arama aracı olarak tercih edilmesinin de bir sebebi vardır. | Open Subtitles | يوجد سبب لوجود المروحيات يبحثون عن مركبه لكل وكالة لإنفاذ القانون في العالم |
Sicili olmamasının mutlaka bir sebebi vardır. | Open Subtitles | أنا متأكد من وجود سبب لعدم وجود سجل لذلك. |
Bu kadar özel bir gecenin bir sebebi vardır herhâlde. | Open Subtitles | أظن إنه هُناك سبب مقنع .لهذه السهرة المميزة |
Her şeyin bir meydana geliş sebebi vardır, diyor. | Open Subtitles | قال بأنّه ' سبب يحدث كلّ شيء للسبب. |
Diğerleriyle el sıkıştığına göre, bence iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | إن كان يصافح الآخرين فأنا واثق أن لديه أسباب مقنعة |
Hakkında konuşmadığına göre eminim bir sebebi vardır. | Open Subtitles | حسنا, إذا كانت لم تقل أي شيء أنا متأكد من أنها لديها أسبابها |
Eminim çalılarla kaplı bir drenaj çukurundan kaçıp Terra Nova'dan ayrılmak için geçerli bir sebebi vardır. | Open Subtitles | أنا متأكّدةٌ بأنّ لديها سبب جيّد بأن تتسلّل خارج "تيرا نوفا" خلال حفرة الصرف |
Zaman içinde, birkaç sistemin aileden daha çok 'waterfall' olmasının bir sebebi vardır. | TED | هناك سبب جعل بعض الأنظمة تعمل كالشلال اكثر من الأسرة على مر الزمن. |
O toplantıyı kaçırmışsa mutlaka iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | ولو غاب عن ذلك الإجتماع أنا متأكدة من أن هنالك سبب |
Belki de sana her şeyi anlatmamasının bir sebebi vardır. | Open Subtitles | ربما لديه أسبابه لعدم اخبارك كل شئ. |
Vakaların %60'ında sebep bilinmez, ama kalanların tümör ya da kafa travması gibi organik bir sebebi vardır. | Open Subtitles | لكن البقية لديهم سبب عضوى مثل ورم او صدمة للرأس لقد كان فى حادث سيارة الجمعة |
Tanrı sana ölümümü gösteriyorsa bunun sebebi vardır. | Open Subtitles | وطالما يريك الله موتي، فإنّه يريكه لحكمة. |
Her hareketin bir sebebi vardır. Kâinat var. O halde bir sebebi var. | Open Subtitles | لكل حدثٍ سبب، وبقاء هذا الكون له سبب ما. |