"sebebiyet" - Translation from Turkish to Arabic

    • تسبّب
        
    • تتسبب
        
    • يسبّب
        
    • أدى إلى
        
    • ساهم
        
    HIV insanlığın tanıştığı en yıkıcı hastalıklardan biri ve milyonlarca ölüme sebebiyet verdi. TED حيث تسبّب هذا الفيروس في وفاة الملايين كما أنّه يُعدّ من أشدّ العلل المدمّرة التي عرفتها البشريّة.
    Gastrik baypas, bağırsakta kör bir kıvrım bırakmışsa kötü emilime sebebiyet verebilir. Open Subtitles المَجازةُ المعديّة قد تسبّب سوء امتصاص بخلقِ عروةٍ معويّةٍ عمياء
    O insanları öldürmen, bütün yaptıkların kızının anısını yok ediyor ve çektiğin acının aynısına sebebiyet veriyor. Open Subtitles بقتلك لجميع أولئك الناس كل ما تقوم به هو تدمير ذكرى ابنتك و تتسبب بنفس الألم الذي تعاني منه
    Bugünkü konuşmamdan bir çıkarımda bulunacaksanız, şu olsun: Deniz mikroplarıyla, çok büyük ölçekli sonuçlara sebebiyet veren inanılmaz derecede önemli bir ilişkimiz var ve bu ilişkinin neye benzediğini ve nasıl değişebileceğini zar zor anlamaya başlıyoruz. TED لو كنت ستأخذ فكرة واحدة من حديثي اليوم، دعها تكُن هذه: لدينا علاقة هامة جداً مع هذه الميكروبات البحرية التي تتسبب في عواقب كبيرة، ولقد بدأنا للتو في فهم كيف تبدو تلك العلاقة وكيف من الممكن أن تتغير.
    Yani, nazik bir insan nasıl olur da herhangi bir duygusal veya fiziksel bir acıya sebebiyet vermek ister. Open Subtitles أقصد.. من هو الإنسان المهذب الذي يسبّب أي نوع من الألم النفسي أو الجسدي
    Ama bu anıt şimdiden 10 kişinin ölümüne sebebiyet verdi. Open Subtitles قد يكون ببساطة نمط تخفيف إلا أنه هذا المعلم الأثري أدى إلى مصرع عشرة أشخاص
    Eğer müvekkiliniz kazaya sebep olduysa, gerçekte--kazanın %50sinden fazlasına sebebiyet verdiyse--bizi dava edemez. Open Subtitles إذا ساهم موكلكما في الحادث بل إذا ساهم فيه بنسبة تفوق لـــ 50 بالمئة فلا يستطيع مقاضاتنا
    Bir kazaya sebebiyet verebilirsiniz. Open Subtitles يمكنك أن تسبّب حادث. أنا بخير.
    Andrew Laeddis kibriti yaktı karımı öldüren yangına sebebiyet verdi. Open Subtitles , أندرو لايديس) أشعل عود الثقاب) والذي تسبّب في الحريق وقتل زوجتي
    Kurşun kalıcı bir zarara sebebiyet vermemiş. Virüsü de Walter'ın ilacıyla atmaya çalışıyorlar. Open Subtitles لم تسبّب الرصاصة أيّة أضرار دائمة، و هم يعالجون الفيروس بعلاج (والتر).
    - O insanları öldürmen, tüm yaptıkların kızının anısını yok ediyor ve çektiğin acının aynısına sebebiyet veriyor. Open Subtitles عليك فقط أن تراها بتلك الطريقة بقتلك لجميع أولئك الناس كل ما تقوم به هو تدمير ذكرى ابنتك و تتسبب بنفس الألم الذي تعاني منه
    Olmadık yere sinirleniyorsun ve kötü sonuçlara sebebiyet veriyorsun. Open Subtitles تنفعل دون تفكير، ثم تتسبب في المشاكل
    Lycosidae'ın zehirli ısırığı tarantizm isimli histerik bir hâle sebebiyet verebilir. Open Subtitles أن عضات العناكب الذئبية السامة تتسبب بحركاتٍ هستيرية يُطلق عليها اسم"التارنتية ".
    Sadece akciğer ödemi ve deliryuma sebebiyet verirse âlâkalı olabilir. Open Subtitles هذا يهمّنا فقط لو كان يسبّب الهذيان والوذمةَ الرئويّة
    Bu insanları etkileyen şey hücrelerin hızlı şekilde çoğalmasına, vücuttaki kısımların çiftlenmesine neden olan bir çeşit mitoz bölünmeye sebebiyet veriyor olabilir. Open Subtitles ربّما الذي يصيب هؤلاء الناس يسبّب انقساماً خلويّاً سريعاً، ممّا يؤدّي لانقسامٍ خلويّ متصاعد، فيؤدّي لتضاعف أعضاء الجسم.
    Eğer PNH ise böbrek yetmezliğine de sebebiyet verebilir. Open Subtitles فمن الممكن أن يسبّب فشلًا كلويًا، PNH إذا كان السبب هو الـ
    Temas noktasında ciğerler kan dolarak boğulmasına sebebiyet vermiş. Open Subtitles عند تلقي الضربة، إمتلأت رئتيها بالدم، مما أدى إلى إصابتها بالغرق
    Sizce Zolpidem, bir şekilde Emily Newsom'un ölümüne sebebiyet vermiş midir? Open Subtitles هل تعتقد الزولبيديم بأي شكل من الأشكال ساهم في وفاة (إميلي نيوسوم) على ذلك؟

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more