Olayı nasıl eline yüzüne bulaştırıp Penny'i sevgilisiyle barıştırdığını tekrar anlat. | Open Subtitles | أخبرنا ثانية كيف أفسدت الأمور و جعلت بيني تعود إلى صديقها |
En azından ben gidip bir kıza, birinin sevgilisiyle flört ettiğini söylemeyeceğimi biliyorum. | Open Subtitles | على الأقل اعلم بألا اثرثر بالكلام امام فتاة بخصوص شخص ما يغازل صديقها |
Lisedeki sevgilisiyle evlenip üç çocuk doğuran ve sonra da başka neler olabilirdi diye merak eden o kızlardan biri olmak istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أكون كواحدة من تلك الفتيات التي تتزوج حبيبها من مدرسة الثانوية ثم تلد ثلاثة أطفال وتندم على ما حدث |
Çoğu kadın, kocasının, birinin gözetiminde olmadan eski sevgilisiyle çalışmasından çok rahatsız olurdu. | Open Subtitles | أكثر النساء سيصيبهن الذعر إن وظف أزواجهن صديقته السابقة وسيعملون سوية برقابة شديدة |
- Evet sevgilisiyle kavga etti. - Michael Blake. | Open Subtitles | نعم، كان لديها مشاجرة مع خليلها مايكل بليك |
Bütün gün telefonda sevgilisiyle. | Open Subtitles | وهو يتحدث على الهاتف طوال الوقت مع حبيبته |
Ertesi sabah temizlikçi kadının eve gelip karınızı yatakta sevgilisiyle beraber bulması esrarlı bir şekilde 38 kalibrelik mermilerle, burası biraz bulanık. | Open Subtitles | يبدو لى الموقف غامضا حيث أتت عاملة التنظيف فى الصباح و وجدت زوجتك و عشيقها فى السرير و قد أطلق عليهما طلقات عيار 38 |
- Eski sevgilisiyle öpüşürken mesaj atarak terk etti beni. | Open Subtitles | لقد تركتني برسالة بينما كانت تتبادل القبل مع صديقها القديم |
Lisedeki sevgilisiyle çıplak bir fotoğrafını paylaştı, ona güvenebileceğini sanıyordu. | TED | قامت بمشاركة صور عارية لها مع صديقها من المدرسة الثانوية، معتقدةً أنه من الممكن أن تثق به. |
Biricik kızımızın beceriksiz sevgilisiyle karı koca gibi yaşamasını sorun etmiyorsan öyle olsun. | Open Subtitles | اذا كنت لا تمانع بإن ابنتنا الغالية تمضي الوقت مع حبيبها ليكن ذلك |
Aşık olduğum kız, eski sevgilisiyle birlikte olmak için buraya taşındı. | Open Subtitles | هذه الفتاة التي أحبها إنتقلت إلى هنا مع حبيبها السابق |
Geçen yıl Kate sevgilisiyle beraberken ben de böyle hissettim. | Open Subtitles | هذا ما شعرته السنة الماضية ...عندما كانت كيت مع حبيبها |
En son gece yarısına doğru kulüpten sevgilisiyle çıkarken görülmüş. | Open Subtitles | هو شوهد خارجا من النادي آخر مرّة مع صديقته حوالي منتصف الليل |
Ben ailesiyle birlikte kalan ve sevgilisiyle sevişebilmek için bebek bakıcılığı yapan yetişkin bir erkeğim. | Open Subtitles | انا رجل راشد يعيش مع والديه ومضطر للقبول برعاية الأطفال كي يتمكن من معانقة صديقته |
Eski nişanlım, benim arkadaşım olan yeni sevgilisiyle burada olduğu için mi? | Open Subtitles | هل هو كذلك؟ ماذا! فقط لأن خطيبتي السابقة هنا مع خليلها الجديد |
Resepsiyonistin sevgilisiyle kavga ederken kendimi eğlendirecek bir şeyler yapmam gerekti. | Open Subtitles | كان عليّ عمل شيء لتسلية نفسي بينما تتشاجر موظفة استقبالكَ مع خليلها |
Belki onu acayip derecede seksi sevgilisiyle daha az seks yapacağı heyecanlı bir maceraya yönlendirebilirim. | Open Subtitles | بأن يُقلل من ممارسة الجنس مع حبيبته المثيرة ربما أُعبر له بكلمات مختلفة |
sevgilisiyle konuşuyordu. | Open Subtitles | لقد كنت اريد ان اطلب شطيرة لحم مع الذرة وهي كانت تكلم عشيقها |
Onu unut artık dostum. Muhtemelen sevgilisiyle birliktedir. | Open Subtitles | بإمكانك أن تنسى أمره يا صاح من الأرجح أنه منشغل مع عشيقته |
Ev sahibine göre sevgilisiyle taşınacakmış. | Open Subtitles | طبقاً لكلام صاحبة العقار وسينتقل إليها برفقة خليلته |
Kız kardeşinin sevgilisiyle takılırken motorsikletiyle gördüğün yalanını söylediğin, hani şu polisin hapiste tutmasına yardım ettiğin adamı hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتتذكرين الذي كذبت بشأن رؤيتك له على دراجته, عندما وقفت, مع عشيق أختك, الرجل الذي ساعدت الشرطة في القبض عليه؟ |
Evet, üniversitedeki oda arkadaşının sevgilisiyle yattıktan sonra. | Open Subtitles | أجل ، بعدما قلَّدت رفيقتها في سكن الجامعة من أجل أن يطاردها خليل الفتاة |
Eğer biri seviyorsan, özgür bırak gitsin. Eğer eski sevgilisiyle takılıp aile kurarsa.. | Open Subtitles | إن كنتِ تحبّين شخصاً ما، أطلقي سراحه، إن واعد خليلة سابقة و كوّنا عائلة معاً |
Zengin sevgilisiyle beraber, kocaman bir evde yaşayacak. | Open Subtitles | سيذهب للعيش مع فتاته الغنية، في منزل فسيح شاسع |
Moda yaratıcısı ve manken sevgilisiyle ilgili ClA ve suikastler falan.. | Open Subtitles | إنهُ فظيع,تدور القصة عن مصمم أزياء ,وصديقته عارضة أزياء. أمسكت بهم السي آي أي ليوقفوا ,معارض البالون ,في الربيع. |
O ve sevgilisiyle aynı karavanda yaşıyorum ve annem her akşam sızdığında odama gelip bana tecavüz ediyor. | Open Subtitles | أعيش معها وصديقها في منزل متنقل ، ودائما ما يأتي صديقها لاغتصابي |
Babam ve onun psikopat sevgilisiyle birlikte bu kasaba kalmaktan daha iyi gibi. | Open Subtitles | -يبدو أفضل، من البقاء في هذه المدينة المتعفنة -رفقة أبي، وخليلته المجنونة |