Ama eğer bir ihtimal, bu sivrisinekleri kendi kokumuzu kullanarak tuzağa çekebilirsek, o zaman bu hastalığın yayılmasını durdurabiliriz. | TED | لكن ربما إن إستطاعنا جذب هذا البعوض إلى مصائد، طُعمها رائحتنا، فقد يكون بإمكاننا إيقاف إنتقال المرض. |
sivrisinekleri öldürmenin en iyi yollarından biri yetişkinlerinin etrafta uçup insanları ısırmalarını ve hastalığı yaymalarını beklememek. | TED | واحدة من أفضل الطرق لقتل البعوض هي أن لا ننتظر حتى يطيرو حولنا كبالغين و يلدغو الناس و ينقلو المرض. |
Öyleyse, sivrisinekleri öldürme konusunda | TED | إذن يجب علينا أن نكون جيدين في قتل البعوض. |
Tersine, Afrika sıtmalı sivrisinekleri bu kişinin bilekleri ve ayaklarını ısırmaya yönelik bir tercih sergilediler | TED | وعلى النقيض، فإن بعوض الملاريا الأفريقي لديه تفضيل قوى للدغ كاحلي و قدمي هذا الشخص، |
sivrisinekleri biyolojik önlemli bir laboratuvarda üretti. Aynı zamanda ABD'de bulunmayan bir türle çalıştı. Bu durumda kaçsalar bile teker teker ölürlerdi, çiftleşecek eş bulamazlardı. | TED | قام بتربية الباعوض في مختبره البيولوجي واستخدم أيضاً أنواعاً ليست من الولايات المتحدة حتى إذا هرب بعضها، فإنها ستموت، ولن يكون أمامها فرصة للتكاثر. |
Bu cibinliklerin ısırıklardan koruduğunu biliyoruz fakat sivrisinekleri minimal derecede öldürüyor. | TED | نعرف الآن أن هذه الناموسيات تقوم بحمايتنا من اللدغات ولكنها ليست فعالة في قتل الناموس كما ينبغي. |
Oxford'da bir imalat bölümümüz var ya da Oxford'un güneyinde, bu sivrisinekleri ürettiğimiz yer. | TED | ولدينا وحدة إنتاج في أوكسفورد، أو في جنوب أوكسفورد، حيث ننتج هذا البعوض فعليًا. |
Erkek sivrisinekleri doğada yakalamak gerçekten çok zor çünkü insanlardan etkilenen sivrisinekler sadece dişiler. | TED | من الصعب الإمساك بذكر البعوض لأن الإناث وحدهنّ اللاتي ينجذبن للبشر. |
Sorun şu ki eğer gerçekten bütün sivrisinekleri öldürürsek neler olabileceğini kimse bilmiyor. | TED | المشكلة أنه لا أحد يعلم ماذا سيحدث إذا قضينا على كل البعوض . |
Elindeki sıtmaya dirençli sivrisinekleri, sıtma taşıyan bütün o sineklerle nasıl yer değiştirebilirsin? | TED | والآن بعد أن حصلت على بعوضة مقاومة للملاريا، كيف يمكنك استبدال البعوض الحامل للملاريا؟ |
İş arkadaşlarım ve ben, sivrisinekleri vadiden çıkarmak için yeni bir fırsat olduğu kanısındayız. | TED | أعتقد أنا وزملائي أن أمكانية جديدة أُتيحت لنا لتخليص هذا الوادي من البعوض. |
Ifakara'da yaptığımız şey, teninizde, bedeninizde, terinizde veya nefesinizde, bu sivrisinekleri çeken ne olduğunu bulmak. | TED | ما قمنا بفعله في إيفاكارا هو تحديد ما الذي يقوم بجذب البعوض في الجلد والجسم والعرق والنفس. |
Öyle bir karışım yaptık ki, sivrisinekleri normal bir insandan 3 ilâ 5 kat daha fazla çekiyordu. | TED | وطورنا توليفة صناعية تقوم بجذب البعوض بمعدل أكثر من 3 إلى 5 مرات من البشر. |
Tuzak kuracağız, sivrisinekleri çekip onları öldüreceğiz, değil mi? | TED | تضعه في فخ، وتغرى مجموعة كبيرة من البعوض ثم تقوم بقتلهم، أليس كذلك؟ |
Ve sivrisinekleri de sevmiyorsun. | Open Subtitles | أوه، أنتى لا تحبّى الخيم، وأنت لا تحبّى البعوض. |
Kara kanatlı mantar sivrisinekleri olarak ta bilinen sciarids, birkaç yaşam döngüsünden geçer. | Open Subtitles | يعرف أيضاً باسم البعوض الفطري المجنح أسود اللون كان قد مر بعدة دورات للحياة مختلفة |
Siktiğimin sivrisinekleri sıtmayı nasıl yayıyorsa biz de Hristiyanlık'ı öyle yayacakmışız. | Open Subtitles | سوف ننشر الدين مثلما ينشر البعوض اللعين الملاريا |
Burada sivrisinekleri besleyen beş adet terkedilmiş yüzme havuzunun şemaları mevcut. | Open Subtitles | والآن هذه مخططات المسابح الخمسة المهجورة التي تكاثر فيها البعوض |
Burada, bu tesislerde yetiştirdiğimiz, büyük ölçekli ve kendini idame ettiren sıtma sivrisinekleri kolonilerimiz var | TED | لدينا هنا مستعمرات واسعة النطاق ومكتفية ذاتية من بعوض الملاريا نقوم بتربيتها في هذه المنشآت. |
Efendim, sanırım sıtma sivrisinekleri geceleri aktifti. | Open Subtitles | سيدي, أعتقد أن بعوض الملاريا يخرج في الليل |
Şerefsiz, sivrisinekleri nasıl uzaklaştıracağını biliyor. | Open Subtitles | اللعين يعرف كيف يبقي الباعوض بعيدًا عنه |
Daha sonra sivrisinekleri tanıtıyorsunuz, nasıl gelip gittiklerinin modelini çıkarıyorsunuz. | TED | ثم بعد ذلك تُدخل الناموس و يجب أن تحاكي هذا و كيف بروحون و يجيئون. |