"soğanlar" - Translation from Turkish to Arabic

    • البصل
        
    • بصل
        
    • بالبصل
        
    soğanlar her iki yere de gidebilir ve et lokantası etiketli kutu her iki ürünü de içerebilir. TED البصل يمكن أن يُشحن إلى أي مكان، والصندوق المشحون إلى مطعم اللحوم يمكن أن يحتوي أي منتج.
    Hepsi çorbamın bir parçasıydı ama soğanlar hala yakıyordu. TED إنهم جميعا جزء من حسائي ولكن البصل لا يزال يلسع.
    Yumurtalı, soğanlı sandviç yapmaya bayılırım. Yumurtalar ve soğanlar mutfakta seni bekliyor. Open Subtitles أود أن أعد لك بيضة وبعض البصل أنهم موجودين فى المطبخ
    Kral Gece Kalesi'ni ziyaret ettiği zaman aşçı kralın oğlunu öldürmüş ve soğanlar, havuçlar mantarlar ve pastırmalar arasında turtaya koymuş. Open Subtitles عندما زار الملك الحصن، قتل الطاهي إبن الملك وطهاه في فطيرة خنزير وعليها بصل وجزير وفطر ولحم خنزير
    soğanlar ise, sıcak ve nemliyken çok ufak miktarlarda uygulandığında penisin ereksiyonunun uzun süreli olmasını sağlar. Open Subtitles تؤخذ بكمياتِ قليلة مثل البصل ،دافئة ورطبة ، وتساعد على تقوية الانتصاب الذكري
    - Bu soğanlar ezilmiş. - Biraz özel hayat istiyorum. Open Subtitles هذا البصل غير ناضج امي ,من حقي ان احصل علي بعض الخصوصيه
    Bazen soğanlar bu küçük kızcağız için fazla gelebiliyor. Open Subtitles أحياناً هذا البصل كثيرٌ جداً وحسب بالنسبةِ لهذه الفتاة الصغيرة
    soğanlar, evim gibi kokar. Open Subtitles كما ترون، رائحة البصل مثل رائحة الوطن بالنسبة لي
    Kızarmış, soslu soğanlar, kar spreyi sıkılmış pencereler, ve etrafta gezinen o küçük tren. Open Subtitles البصل بالكريمة المخفوقة، نوافذ مكسوة بالجليد القطار الصغير الذي يمر عبر القرية
    Ayrıca, soğanlar iyi pişsin ama biberler gevrek kalsın. Open Subtitles و أريد البصل مطهوّاً جيّداً لكن دون بهارات حارّة.
    Gemide fındık ve yabani soğanlar var. Open Subtitles لدينا بعض البصل و الجوز في سفينة الإنزال
    Yağmur düşer, güneş parlar ve soğanlar yetişir. Open Subtitles المطر يتساقط .. الشمس تبزغ و من ثم ينمو البصل
    Kahve, şarap, turşu, pastırma, ped, çikolata, soğanlar, kondom ve pasta süsü. Open Subtitles القهوة , النبيذ , المخلل , اللحم المقدد الفوط الصحية , الشيكولاتة , البصل واقيات , والبودرة
    Gemide fındık ve yabani soğanlar var. Open Subtitles لدينا بعض البصل و الجوز في سفينة الإنزال
    Tanrım. Şuna bir bak. Ne zaman "Soğan olmasın" desem kocaman soğanlar geliyor. Open Subtitles يا للسماء، انظري إلى هذا كلما طلبت ألا يحضروا البصل
    soğanlar ve et gidiyor. Open Subtitles . البصل ولحم الخنزير المقدد ذاهبون
    Ben sihir sevmem. soğanlar için 14 dolar. Open Subtitles لا أريد ألاعيب، 14 دولار ثمن البصل ؟
    Turşular sende, soğanlar sende. Open Subtitles مقبلات رقم اثنين. لديكم مخللات، لديكم بصل.
    Savaştan dolayı beyaz soğanlar yoktu. Open Subtitles لم يكن لديهم بصل أبيض بسبب الحرب
    Yol kenarındaki yabani soğanlar ya da karşılıklı bir aşk. Open Subtitles بصل بري على جانب الطريق أو حب متبادل
    Umarım soğanlar için değildir. Open Subtitles من الأفضل أن لا تكون مليئة بالبصل هل أرسلت وصفة أمي هذا الصباح

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more