| Kendi nüfusu 4 milyon olmakla birlikte, 1 milyon Suriyeli mülteci barındırıyor. | TED | إنه بلد يضم أربعة ملايين مواطن فقط، ومليون لاجئ سوري يعيشون هناك. |
| Tanıdığım Suriyeli bir genç, hayatı mutlak tehlike içindeyken tereddüt etmediğini söyledi. | TED | أخبرني طفل سوري لاجئ أعرفه بأنه لم يتردد عندما كانت حياته في خطر وشيك. |
| Biraz araştırmadan sonra, İngiltere Bradford'da yaşayan, aylarca kuzeni Mouaz'ı arayan Suriyeli bir adamın hikayesini duyduk. | TED | وبعد مدّة، سمعنا هذه القصّة عن رجل سوري كان يعيش في برادفورد في إنجلترا، وكان يبحث بيأس عن إبن أخيه معاذ لمدّة أشهر. |
| Bu 22 yaşındaki Suriyeli Mouaz Al Balkhi. | TED | هذا معاذ البلخي السوري والبالغ من العمر 22 سنة. |
| Bunun yanında Suriyeli gaddar diktatör Beşşar Esad'ın dostlarının da offshore şirketleri olduğu haberleri var. | TED | ولدينا أيضا أخبار أن حليفاً للديكتاتور المتوحش السوري بشار الأسد لديه أيضاً شركات وأموال في الخارج. |
| Bu düzenlemede bu aşamadan geçen Suriyeli her mülteci mülteci statüsüne alındı ve gerçek mülteci olarak tanındı. | TED | كل سوري بذلك المشروع يتمتع بوضع اللاجئين وتم الاعتراف به كلاجئ حقيقي. |
| Değil mi? Yani, Türkiye sadece 10 bin Suriyeli mülteciyi o kadar çok isterdi ki! | TED | صحيح؟ سيود الأتراك كثيراً لو كان لديهم 10.000 لاجئ سوري فقط. |
| Ben bir Amerikan annenin ve Mısırlı, Lübnanlı, Suriyeli babanın kızıyım. | TED | أنا بنت لأم أمريكية وأب مصري لبناني سوري. |
| Suriyeli'den on tane hatun almaya yetecek kadar. | Open Subtitles | كبيرة بما يكفي لانتزاع عشر زوجات من سوري |
| Yani Suriyeli bir komandonun elinde Birleşik Devletler MENBTS'nin yerleri var. | Open Subtitles | إذاً قائد سوري يملك في حوزته مواقع كشف نووي |
| Ama ülkemizde insan hakları hiçe sayılan 300 Suriyeli mülteci var. | Open Subtitles | لكن هناك 300 لاجيء سوري تم رفضه بناء على حقوق الانسان في بلدنا |
| Ama ülkemizde insan hakları hiçe sayılan 300 Suriyeli mülteci var. | Open Subtitles | لكن هناك 300 لاجيء سوري تم رفضه بناء على حقوق الانسان في بلدنا |
| Benim durumumda, ülkeme dönecek olursam inşallah herkes, her Suriyeli evine dönecek ve yeniden mutlu bir hayat sürecek. | Open Subtitles | \u200fفي حالتي، إن عدت إلى وطني، \u200fوكل إنسان، إن شاء الله، \u200fيعود كل سوري إلى وطنه ويعيش حياة سعيدة. |
| Ama içi aynı zamanda umutla doluydu, çünkü Bassem adında kendi gibi Suriyeli bir mülteciye aşıktı. | TED | لكنها أيضاً كانت مليئة بالأمل لأنها كانت تحب لاجئ سوري اسمه "باسم" |
| Bu Masa'nın amcasından geliyordu, Suriyeli bir mülteci olup ailesi ve Masa'nın ablasıyla İsveç'e gidebilmişti. | TED | كانت الرسالة من عم "ميساء" لاجيء سوري استطاع الوصول هو وعائلته إلى السويد ومعهم أيضاً الاخت الكبرى لميساء. |
| 1.4 milyondan fazla Suriyeli Akdeniz'den Türkiye üzerinden tehlikeli bir yolculuk yaparak iki ülkeye ulaştılar: Almanya ve İsveç. | TED | أكثر من 1.4 مليون سوري اجتازوا الرحلة المحفوفة بالمخاطر، عبر البحر المتوسط وشمالاً عبر تركيا، ليجدوا طريقهم إلى بلدين بالأساس: ألمانيا والسويد. |
| Sadducee'li Boğazlayıcı Samson. Suriyeli Katil Silas. | Open Subtitles | شمشون الخانق الفريسي سيدي سيلاس المجرم السوري |
| Sadducee'li Boğazlayıcı Samson, Suriyeli Katil Silas var Sezeryalı birkaç fitneci azgın... | Open Subtitles | أيها المواطنون, لدينا شمشون الخانق الفريسي و سيلاس المجرم السوري و بعض الكتاب الثوار من القيصريه |
| Suriyeli, en çok arananlar listesinde. | Open Subtitles | السوري كان في قائمة الأكثر الأشخاص المطلوبين لديهم |
| Onu sattığım Suriyeli Glabe en son kuzeye giderken görülmüş. | Open Subtitles | التاجر السوري الذي بيعت له شوهدت أخيراً متوجهاً شمالاً |
| O paranın bir kısmıyla karımı Suriyeli'nin elinden alacaksan, evet! | Open Subtitles | نعم, إذا كنت ستنتزع زوجتي من التاجر السوري |