Bu "O dağa tırmanamaz. O sadece bir insan" demeye benziyor. | Open Subtitles | ذلك مثل القول إنه لا يستطيع تسلق الجبل إنه فقط رجل |
Sana kimse ipe tırmanamaz demiştim. Fiziksel olarak imkansız. | Open Subtitles | قلت لك إن لا أحد يستطيع تسلق حبل إنه مستحيل جسدياً |
Kapıları açamaz, ağaçlara tırmanamaz Kriket* oynamaz ve bebek yapamazlar. | Open Subtitles | لا يستطيعون فتح الابواب او تسلق الاشجار لعب الكريكيت ولادة اطفال |
Bir bebeğiniz olduğunda ve bebek daha çok küçükken henüz beşiğinden dışarı tırmanamaz. | TED | عندما يكون لديك طفلة صغيرة والطفلة صغيرة، لا تستطيع التسلق خارج فراشها. |
Bay Scott, benim kadar şişman bir kadın tırmanamaz. | Open Subtitles | سيد سكوت أمرأة بدينة مثلى لا يمكنها التسلق |
Balkona daha yakından bakacak olursan, göreceksin ki, herhangi bir kimse oraya tırmanamaz. | Open Subtitles | لو نظرت بشكل مقرب للشرفة ستجد أنه غير ممكن بشرياً لأن يتسلق شخص من هنا |
Ve pencereler de yüksek, kimse tırmanamaz. | Open Subtitles | لكن النوافذ عالية ولن يتسلق أحد |
Filler ağaca tırmanamaz, öyle değil mi? | Open Subtitles | الفيلة لا تستطيع تسلق الأشجار ، صح ؟ |
Merdivene bile tırmanamaz. | Open Subtitles | لا تجيد تسلق سلم. |
- Evet, o direğe tırmanamaz. | Open Subtitles | -أجل, لا يمكنه تسلق القائم . |
Öyle gözküyor ki kimse tırmanamaz | Open Subtitles | حسناً ، لم نستطيع التسلق من هنا |
"Biraz daha hızlı tırmanamaz mısın acaba?" diye bağırdım. | TED | صرخت: "أيمكنك التسلق بسرعة أكبر؟" |
- Bununla tırmanamaz, çok dar. | Open Subtitles | -لا يمكنها التسلق بهذا الثوب الضيق |
İyileşir, ama yakınlarda herhangi bir merdivene tırmanamaz. | Open Subtitles | أجل، ولكن لن يتسلق أي سلم مجدداً |
Tavuklar ağaca tırmanamaz ki. | Open Subtitles | الدجاج لا يتسلق الأشجار |