| Biz garip lezbiyen takıntıları olan cahil, gösterişçi yaşlı erkeklerle sikişmeyiz. | Open Subtitles | نحن لا نضاجع عجوز جاهل ومغرور بنفسه ولديه هوس غريب بالسحاقيات |
| Babamın takıntıları bana geçmiş durumda. | Open Subtitles | لَرُبَّمَا هوس أبي تَخلّلَني. |
| Ailenin ilkel biyolojik takıntıları yüzünden kendi yöntemimle halledemiyorum. | Open Subtitles | لم أستطع حل.. المشكلة بطريقتي بسبب... صراعات عائلتك البدائية |
| Ailenin ilkel biyolojik takıntıları yüzünden kendi yöntemimle halledemiyorum. | Open Subtitles | لم أستطع حل.. المشكلة بطريقتي بسبب... صراعات عائلتك البدائية |
| Ritüelin ötesinde bazı takıntıları oluyormuş ve bazen ilk bakışta bunu anlamak zormuş çünkü yoğunluklarını bir şeye verdiklerinde bu durum geçici bir süre için yok oluyormuş. | Open Subtitles | بعض الهوس بالطقوس وأخمن انه أحياناً يَكون صعب ملاحظته في باديء الأمر لأنهم إذا ركزوا بشدّة جداً على شيء |
| Şöyle ki buranın sahibi olan kişilerin reyting diye küçük bir takıntıları var. | Open Subtitles | هذا ما يحصل هنا مع من يملكون هذا المكان لديهم هذا الهوس المضحك حول التقييمات |
| Dürüst olmak gerekirse, o odada çok özel ve büyülü bir şey oldu, ve eğer yapımcılar çok fazla geri kafalıysa ya da onların yıldız takıntıları varsa | Open Subtitles | بصراحة، شيءٌ مميز وساحر حدث في تلك الغرفة، وإذا أولئك المنتجون... ضيقوا الأفق أو مهوسين بالنجوم... |
| Sanki temizlik takıntıları varmış gibi. | Open Subtitles | و كأنهم مهوسين بالنظافة |
| Leonard'ın Penny takıntıları. | Open Subtitles | (هوس (لينورد) بـ (بيني |
| Leonard'ın Penny takıntıları. | Open Subtitles | (هوس (لينورد) بـ (بيني |
| O ve Zoe'nin ortak olan New York takıntıları var. | Open Subtitles | هو وزوي يشتركُون في نفس الهوس المنحرف لمدينة نيويورك |
| takıntıları açıklayamazsın, Tom. Vardır işte. | Open Subtitles | (لا يمكنك وصف الهوس (توم و لكنه موجود |