Oğlumun peşinden gitmek yerine, kocamın aleyhinde tanıklık etmek acaba size yetmiyor mu? | Open Subtitles | لم يكن كافياً لك أن تشهد ضد زوجي بدون ملاحقتك لابني؟ |
Hadi bu kadınları anmak için, niyetimizi belli etmek için, yanlarında olduğumuzu ve bunu göstermek için, onlara tanıklık etmek için, onları gün ışığına çıkarmak için bir karışıklık yaratalım. | TED | دعونا نصطنع جلبة صوتية لنوضح عزمنا على رفع هؤلاء النساء عاليًا، لنجلس معهن، لنشهد لهن، لنُسلط عليهن الأضواء. |
Vicente, asla tanıklık etmek istemedim. | Open Subtitles | فيسنتي، لم أرغب ابدا للادلاء بشهادته. |
Orada tek bir yalnız ruh yoktu, tanıklık etmek isteyen. | Open Subtitles | لم يكن هناك شخص واحد على إستعداد للإدلاء بشهادته. |
Savcılık Bay Goodman'ın bu davada benim için araştırma yaptığını biliyor, ve çalışma yasalarına göre tanıklık etmek zorunda bırakılamaz. | Open Subtitles | الإدعاء يعرف أن "جود - مان" هو محققى الخاص فى هذه القضية ونظراً لقانون العمل ,لا يمكن إرغامه على الشهادة |
Şeytan'la yüzleştiğinde tanıklık etmek benim görevim olacak. | Open Subtitles | عندما كنت تواجه شيطان، سيكون من واجبي ليشهد. |
Şimdi, balistik tekniklere girme veya tanıklık etmek için uzmanları çağırmak gibi bir niyetim yok. | Open Subtitles | والآن، انها ليست نيتي ان اخوض في التفاصيل الفنية لعلم القذائف أو أدعو خبراء ليشهدوا |
Uyum içinde çalışan gölge hükümetin var gücüyle seni ezmek için geldiğine tanıklık etmek üzereyiz. | Open Subtitles | لكنك على وشك أن تشهد القوة الكاملة لحكومة الظل والتي ستعمل في تناسق من أجل سحقك |
Hayatta kalan bu cesur insanların tekrar kendi öz değerlerine, ailelerine, onlara değer veren toplumdaki yerlerine yeniden bağlanmaya çalıştıklarını görmek, tanıklık etmek bir onur, adalet aramak bir ayrıcalıktır. | TED | عندما أرى هؤلاء الناجيات الشجاعات تكافحن من أجل للوصول مرة أخرى لقيمتهن الذاتية، لعائلاتهن، إلى مكانهن في مجتمع يقدرهن، إنه لشرف أن تشهد. إنه لشرف لطلب العدالة. |
Bu kadınların kayıp yaşamlarına tanıklık etmek için bir araya geldik. | TED | معًا، أتينا معًا لنشهد أن هؤلاء النساء فقدن حياتهن. |
Sevgili dostlar, bugün burada Tanrı'nın ve dostlarımızın huzurunda Annie ve Scott'ın kutsal evlilik bağıyla bir araya gelmesine tanıklık etmek için toplandık. | Open Subtitles | اعزائى الأحباء نجتمع الان فى حضرة الرب وامام هذه الصحبة من الاصدقاء لنشهد ونبارك اجتماع |
Aslında tanıklık etmek iyi hissettirdi. | Open Subtitles | شعرت فعلا جيدة للادلاء بشهادته. |
- Darhk'a karşı tanıklık etmek isteyen kimse yok. | Open Subtitles | لا يوجد أحد للادلاء بشهادته ضد Darhk. |
Çünkü merkezde bunun aksine tanıklık etmek isteyen bir sivil var. | Open Subtitles | لأنّ عندي مُوظف مدني بالشرطة يُخالفك الرأي. إنّه مُستعدّ للإدلاء بشهادته على ذلك. |
Çünkü o zaman çocukluğumla ilgili tanıklık etmek zorunda kalacağım. | Open Subtitles | لأنه عندها سيجبرونني على الشهادة بشأن طفولتي |
Ancak layık olanlar onun esas gücüne tanıklık etmek için içeri girebilir. | Open Subtitles | فقط الجدير يسمح له بالدخول ليشهد قوته الحقيقية. |
Yeni Kral'ın birleşmesine tanıklık etmek için dünyanın bir ucundan geldiler. | Open Subtitles | أتوا من جميع بقاع الأرض ليشهدوا تتويج مليكهم الجديد. |
Bu doğru, almadım. Vasiyetnamesine tanıklık etmek için para almadım. | Open Subtitles | هذا صحيح، لم أكُن كذلك ولذا لم يكن يدفع لي لأشهد على وصيّته. |
İnsanların acısına tanıklık etmek neden bu kadar önemli, özellikle bu insanlar bizden uzak olduğunda. | TED | و ما أهمية أن تكون شاهدًا على معاناة الناس خاصةً إذا كان أولائك الناس منعزلين عنا؟ |
Hayır, sana aşkım yalandan değildi. Sadece babamın davasında tanıklık etmek istemedim. | Open Subtitles | لم أكن أزيف حبي لكِ لم أرد أن أشهد في محاكمة أبي |
Şüphesiz ki bu vakte kadar Madeline, senato alt kurulunun önünde ahlaki sinir bilimi konusunda tanıklık etmek için yolu yarılamıştır. | Open Subtitles | لا شك أن (مادلين) في طريقها للإدلاء بشهادتها أمام أعضاء لجنة الشيوخ في المحكمة |