Aktif kadromuz, insanlarla para cezaları hakkında konuşuyor, bazen de tartışıyor. | TED | حيث يقف موظفونا الذين يتعاملون مباشرة مع رواد المكتبة، يتكلمون مع الناس بشأن غراماتهم، وأحيانًا يتجادلون معهم حول ذلك. |
Uzmanlar bugün bile bu metropole, krallarına, rahiplerine, savaşçılarına ve çiftçilerine neler olmuş olabileceğini tartışıyor. | Open Subtitles | لا يزال الخبراء يتجادلون فيما حدث لهذه العاصمة ذاتِ الملوك وَ الكهنة، وَ المحاربين وَ المزارعين.. |
Şey Aditi'yle gereksiz yere tartışıyor. | Open Subtitles | انا كنت .. اعني .. هي كانت تتشاجر مع اديتي دون اي سبب لذلك |
Dünya hala iki gün önce Narita'da olanları tartışıyor. | Open Subtitles | العالم كله يناقش ما حدث ناريتا منذ يومين |
Bilim insanları kısa ve orta gelecek üzerinde tartışıyor olabilirler. Ancak çok daha ileriye bakarlarsa daha net bir görüşe sahip olacaklardır. | Open Subtitles | قد يتجادل العلماء بشأن المدة قصيرة أم طويلة الأجل، لكن كلما نظروا أكثر إلى الأمام كلما اتضحت الصورة. |
Annemle babam da tartışıyor, avukat değiller. | Open Subtitles | والداي يتجادلان أيضاً هذا لا يجعلهما محامين |
- Dr. Kelso, hafif ateşi olan bir hastam var ama kime soracağımı bilmiyorum, herkes tartışıyor. | Open Subtitles | عندي مريض مصاب بحمى لكني لا أجد من أبلغه لأن الكل يتناقشون |
Biz birkaç yılda bir karşılıklı tartışıyor, anlaşamıyor, kavga ediyor ve nihayetinde 200 yıllık planımızı ortaya çıkarıyoruz. | TED | فنحن نجلس كل بضع سنوات نتجادل و نختلف في الآراء و نتشاجر لنتوصل أخيرا إلى خطة الـ 200 سنة الخاصة بنا |
Yine mi gözbebekleriyle kafatası tartışıyor? | Open Subtitles | مقلَ عيونها و مقلّ دماغِها تتجادل ثانيةً؟ |
Eğer bana katılsan tartışıyor olmazdık. | Open Subtitles | حسنا، نحن لن يجادل إذا كنت ستوافق فقط معي |
Daha çok Brad Donnelly'nin eşi Susanna için tartışıyor gibiydiler. | Open Subtitles | على الأرجح أنّهما كانا يتشاجران... على زوجة (براد دونالي)، (سوزانا) |
Herkes bu çocuğu öldürsek mi öldürmesek mi diye tartışıyor çünkü kimse değişebileceğini düşünmüyor. | Open Subtitles | الجميع بالخارج يتجادلون إن كنا نقتل هذا الطفل أم لا لأن لا يؤمن أحد أنه قد يتغير مما جعلني أفكر فيك |
Charlston'daki cemaat hala bölümlerin genişliğini tartışıyor olurdu. | Open Subtitles | لو كنا فى "شارلستون" لكان القوم ما يزالون يتجادلون فى حجم النوافذ إنها الكنيسة |
- Sarhoş... tüm hizmetçilerle tartışıyor. | Open Subtitles | سكيره ـ ـ تتشاجر مع كل الشغالين |
Kongre bu programı kapatıp kapatmamayı tartışıyor. | Open Subtitles | المؤتمر يناقش ما إذا كان لإغلاق هذا البرنامج إلى أسفل. |
Ki son zamanlarda, daha kötüsü yalnız olduğunu düşününce, kendisiyle tartışıyor. | Open Subtitles | ،والذي لم يبدو أمراً جللاً إلا مؤخراً ،عندما يعتقد أنه وحده يتجادل مع نفسه |
Uyuyamıyorsun çünkü anne ve baban tartışıyor. | Open Subtitles | لا يمكنك النوم لأن والديك يتجادلان |
Diğer federal mahkeme hala kemiklerin sahibinin kim olduğunu tartışıyor. | Open Subtitles | في محكمةٍ إتحاديّةٍ أخرى إنّهم ما زالوا يتناقشون عمّن يملكُ العِظام فعليّاً |
Ayrıca sana katılmasaydım hâlâ nereye gideceğimiz konusunda tartışıyor olurduk. | Open Subtitles | وجود أيّة خطّة أفضل من انتفائها، كما لو أنّي لم أوافقكَ، لكنّا لا نزال نتجادل حول وجهتنا التالية |
tartışıyor. | Open Subtitles | كانت تتجادل معه |
Şahıs şişman bir kadınla tartışıyor, karısı olabilir. | Open Subtitles | الهدف يجادل إمرأه و يحتمل أن تكون زوجته |
İki adam çalışma odasında tartışıyor mu? | Open Subtitles | - رجلان يتشاجران في مكتب؟ - |