Onun üzüleceği tek şeyin kötüce sarılmış bir esrar olduğunu sanmıştım. | Open Subtitles | اعتقدت أن الشيء الوحيد الذي أغضبه هي سيجارة ملفوفة بشكل سيء |
Şimdi senin hikayeni anlatan tek şeyin elin olduğunu farzet. | Open Subtitles | تخيلي أن يدك هي الشيء الوحيد الذي يخبر قصة عنك |
Bu nehirde sinyal alabilecek tek şeyin o olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنّه الشيء الوحيد الذي يتلقّى إشارةً في هذا النهرِ. |
Ama zihninin derinliklerinde mantıklı olan tek şeyin bu olduğunu sen de biliyorsun. | Open Subtitles | ..لكن في أعماقك أنت تعرف أن هذا هو الشيء الوحيد الذي بدا منطقيًا |
Geri geldiğimden beri, beni rahatlatan tek şeyin o olduğunu keşfettim. | Open Subtitles | ولكن عندما عدت إلى هنا وجدت بأنه الشئ الوحيد الذي يريحني |
Bob'u kıskanabileceğim tek neden konuşacağımız tek şeyin ilk Şükran gününden bahsetmek olması. | Open Subtitles | الأمر الوحيد الذي أغار فيه من بوب هو أننا نستطيع التحدث عن عيد الشكر فقط |
O an için yapılabilecek tek şeyin bu olduğunu düşünmüştük. | Open Subtitles | لقد ظننا انه الشئ الوحيد الذى يمكن عمله وقتها |
Farkına vardığım diğer şey de striptizcilerin dikkatini çeken tek şeyin acınacak şeyden çok para olduğu. | Open Subtitles | الشيئ الآخر الذي توصلت اليه، انه الشيئ الوحيد الذي يُثير انتباه المتعريات اكثر من الشفقة، انه المال |
Tayfamız için elimizdeki tek şeyin o kadın olduğunun farkındasın değil mi? | Open Subtitles | أنتِ تدركين أنها الشيء الوحيد الذي يُبقى ما تبقى من طاقمنا بجانبنا. |
Evine dönüp gözünden kaçan tek şeyin bu kasetler olmadığından emin olmanı öneririm. | Open Subtitles | أقترحُ أن تعودَ للمنزِل وتتأكد أنّ هذه الشرائط ليست الشيء الوحيد الذي فوّته. |
Ve son bir ipucu, bu da çok önemli: Önemli olan tek şeyin hayallerinizin kendisi olduğuna inanın. | TED | وهناك نصيحة أخرى و هي مهمة حقاً: و هي : آمن أن الشيء الوحيد الذي يهم هي الأحلام ذاتها. |
Bu yüzden yapabileceğim tek şeyin donmamaya ve öğrenmeye çalışmak olduğunu düşündüm. | TED | لذا اعتقدت بأن الشيء الوحيد الذي يمكن فعله هو ألّا أتجمد وأن أحاول التعلم. |
Ve o dönem zor zamanları atlatmak için ihtiyacımız olan tek şeyin bir milyon dolar olduğunu düşünmüştüm. | TED | وأعتقد أن الشيء الوحيد الذي كنّا نحتاجه في ذلك الوقت كان قرضا بمليون دولار يسمح لنا بتجاوز تلك الأوقات الصعبة. |
Hakkında duygusal davrandığın tek şeyin yemek yapma konusu olduğunu biliyorum, tamam mı? | Open Subtitles | أعلم بأن الطبخ هو الشيء الوحيد الذي تتحسسين منه حسناً؟ |
Böyle görünmek için aldığım İnanmayı tercih ederlerse tek şeyin bu olduğuna inanmayı seçerlerse, öyle olsun. | Open Subtitles | ..إذا اختاروا أن يصدقوا أن هذا هو الشيء الوحيد الذي آخذه، لأبدو هكذا فليكن، يجب أن يكونوا أذكى من ذلك |
Ağabeyim eskiden, Dothraklar'ın iyi becerdiği tek şeyin, iyi insanların yaptıklarını çalmak olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | أعتاد أخي أن يقول أن الشئ الوحيد الذي يستطيع الدورثاكي فعله هو سرقة الاشياء التي بناها رجال افضل منه |
Fakat artık hastalığa uyan tek şeyin melanom olduğunu bildiğimize göre... | Open Subtitles | لكن بما أنّني الآن أعرف أنّ الميلانوما هي الشيء الوحيد المناسب... |
Hukuk öğrencisi olduğum ilk yıl ölmeye değer tek şeyin "gerçek" olduğunu söylerdim. | Open Subtitles | عندما كنت طالبة حقوق بالسنة الأولى اعتدت أن أقول، أن الأمر الوحيد الذي يستحق الموت لأجله.. هي الحقيقة |
Evliliklerinde işleyen tek şeyin bu olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | لقد اعتادت أن تقول أنها الشئ الوحيد الذى كان يعمل فى زواجهما |
Aynı anda yaptığınız tek şeyin o olduğuna eminim. | Open Subtitles | انا متأكد انه الشيئ الوحيد الذي قمتما به معاً |