Ben senin yaşındayken yapmamıza izin verilen tek bir şey vardı. | Open Subtitles | هل تعلم, عندما كنت في مثل سنك كان هناك شيء واحد مسموح لك |
Craigh na Dun'daki o gün pek çok şey söyledik ama söylemediğim tek bir şey vardı. | Open Subtitles | في ذلك اليوم عند كريغ نيدون قلنا أشياء كثيرة لكن كان هناك شيء واحد لم أقله |
Tony'yi rahatsız eden tek bir şey vardı. | Open Subtitles | ولكن كان هناك شيء واحد أزعج طوني بشأنها |
Beni burada tutan tek bir şey vardı ona da iyi bakıyorlar gibi. | Open Subtitles | هناك أمر واحد يمكن أن يبقيني هنا ويبدو أنها تتدبر امرها جيداً |
Ama önemli olan... tek bir şey vardı. | Open Subtitles | لكن كان هناك أمر واحد مهم حقا |
Plânının işlemesi için gereken tek bir şey vardı bir suç ortağı. | Open Subtitles | ولكن كان هناك شيء واحد كنتِ بحاجته من أجل أن تنجح خطتكِ... شريك |
Fakat ani başarılarımda aynı kalmaya devam eden tek bir şey vardı; ev dediğim yere, Kakuma'ya beni götürecek şeyin bu olabileceği düşüncesi. | TED | ولكن مع كل النجاح، كان هناك شيء واحد بقي ثابتًا... اعتقادي أن هذا هو السبب الذي سيعيدني هنا إلى كاكوما، المكان الذي أسميه الوطن. |
Önemli olan tek bir şey vardı ve o da... | Open Subtitles | ... هناك شيء واحد يهم .... و هو |
Greypoint'te güzel olan tek bir şey vardı: | Open Subtitles | كان هناك شيء واحد (جيد فقط بمدينة (كريبوينت |
Emma, tanıştığımız zaman, benim için önemli olan sadece tek bir şey vardı intikamımı almak. | Open Subtitles | إيمّا)، حين التقينا) ...كان هناك أمر واحد يهمّني تحقيق انتقامي |