(tezahüratlar) (Alkışlar) Ama söylemek istediğim şey, ne istediğimi biliyorum: adalet. | TED | (هتاف) (تصفيق) لكن إليكم وجهة نظري: أعرفُ ما أريد، وهو العدالة. |
(tezahüratlar) Üçüncü mesaj: "Ayrılmadan önce ayrılmayın." | TED | (هتاف) الرسالة الثالثة: لا تغادري قبل ان تغادري بالفعل. |
(tezahüratlar) Adam: Değdi mi? | TED | (هتاف) رجل: ألم يستحق الأمر هذا العناء؟ |
(tezahüratlar) Kalkış. Falcon Heavy havada. | TED | (هتاف) امرأة: انطلق. هيا (فالكون هيفي)، |
(tezahüratlar) Haydi bir şeyler yapalım, tam burada. | TED | (هتافات) دعونا نقوم بعمل شيء الآن، هيا بنا. |
Oh, John Cena'dan bir mesaj var, tezahüratlar için bana teşekkür ediyor. | Open Subtitles | أوه, انها رساله من جون سينا اشكرك شخصيا على كل هذا الهتاف. |
(Müzik sona erer) (Alkışlar) (tezahüratlar) Çok teşekkürler. | TED | (انتهاء الموسيقى) (تصفيق) (هتاف) شكراً جزيلاً لكم. |
(tezahüratlar) (Alkışlar) Yatılı okulda, ilk defa, endişelenmeden uyuyabildim. | TED | (هتاف) (تصفيق) في المدرسة الداخلية، ولأول مرة، كنتُ قادرة على النوم دون قلق. |
(tezahüratlar) (Alkışlar) Ve Yale'de işe girdim. | TED | (هتاف) (تصفيق) وبعدها حصلتُ على وظيفة في "جامعة ييل". |
(tezahüratlar) Böylece kendi TED konuşmamı yazmam gerektiğine karar verdim ve bunun için de buradayım. | TED | (هتاف) ولهذا، قررتُ أنه ربما ينبغى علي كتابة محادثتي الخاصة لـ TED، وهذا هو ما سأقوم به هنا. |
(tezahüratlar) (Alkış) Maalesef hikâyenin devamını okumuş olabilirsiniz. | TED | (هتاف) (تصفيق) للأسف الشديد، ربما قرأتم بقية القصة. |
(tezahüratlar) (Alkışlar) Fark ettiğim şey ise ilk denemenin yeterli olmadığıydı. | TED | (هتاف) (تصفيق) لكن ما أدركته هو أن المحاولة الأولى لم تكن كافية. |
(tezahüratlar) (Alkışlar) Ama daha da önemlisi, bu süreçte Georgia'da Afrikan Amerikalı seçmen sayısı 1,2 milyona ulaştı. | TED | (هتاف) (تصفيق) والأهم من ذلك، خلال هذه الإجراءات، أصبح عددنا 1,2 مليون ناخب أمريكي من أصول أفريقية في جورجيا. |
Celia Cruz, Salsa kraliçesi-- (tezahüratlar) evet-- önemlidir. | TED | سيليا كروز، ملكة الصلصا. (هتاف) نعم، إنها مهمة. |
(tezahüratlar) Büyükanne ve babam Teksas'ın Waco şehrinde, kırsalda otururdu. | TED | (هتاف) عاش أجدادي خارج مدينة واكو في ولاية تكساس، في الريف. |
(tezahüratlar) Bazı seyircilerin bu şarkıyı bildiğini biliyorum, bu yüzden tempo ve ritmi benim yönlendirmem gerekiyor, sakıncası yoksa, tamam mı? | TED | (هتاف) الآن، أعرفُ أن هناك بعض الحاضرين يعرفون هذه الأغنية. سأحتاج منكم أن تساعدونا في الإيقاع إن كان هذا مناسبًا، تمام؟ |
(Alkışlar) (tezahüratlar) Bu sayede her şey daha da iyiye gitti. | TED | (تصفيق) (هتاف) ولقد غيرَّنا هذا للأفضل. |
(Gülüşme ve tezahüratlar) Sonra benim sıramdı ve her nasılsa kendimi sahneye atabildim, şarkıma başladım, Ağzımı açtım ilk mısrayı söylemeye başladım ve tamamıyla felaket vibrato -- bilirsiniz, ses dalgalarınız -- fışkırarak gelir. | TED | (تصفيق و هتاف) ثم حلّ دوري، و بطريقة ما، تمالكت نفسي و صعدت على المسرح، بدأت بأغنيتي، فقتحت فمي لأغني البيت الأول، و هذا الاهتزاز الرهيب كلياً -- تعرف، كيف يرتعش صوتك -- بدأ بالخروج. |
(tezahüratlar) Google'da onu araştırdım, çünkü bunu hep yaparım, çünkü bir hayranıyım ve çünkü daima söyleyecek önemli ve ilginç şeyleri vardır. | TED | (هتاف) كنتُ أبحثُ عنها لأنني دوماً أبحث عنها لأنني من معجبيها، ولكن أيضًا لأنه لديها دائمًا أمورًا مهمه ومثيرة للاهتمام لتقولها. |
(tezahüratlar) Sizin için bir tane daha var. Orijinal adı ''Rebel On That Level.'' | TED | (هتافات) سنعزفُ المزيد من أجلكم ... النغمة الأصلية المسماه: "ثُر على ذلك المستوى". |
Okul maçlarındaki tezahüratlar tamamen unutulup gitti. | Open Subtitles | الهتاف في مباريات الكلية قد تدهور تماما. |