| tezgahın üzerinde oturmama izin verir ve hep ilk dilimi bana verirdi. | Open Subtitles | كانت تسمح لي بالجلوس على المنضدة و أتناول اللقمة الأولى دائماً |
| Moe, sadece bu sabah tezgahın üzerinde olduğunu söylüyorum, onu kaldırmış olmalısın. | Open Subtitles | كل ما أقوله أنه ببساطه كان على المنضدة هذا الصباح ولابد أنك قمت بتحريكه هذا هو الأمر |
| Sanırım baban burada. Eşyaları tezgahın üzerinde. | Open Subtitles | أعتقد أنّ والدكِ هنا، أشياؤه على المنضدة. |
| Kabuklarından sıçradılar ve tezgahın üzerinde piştiler. | Open Subtitles | أنا كُنْتُ هناك، وهذه البيضِ قَفزَ من قذائفِهم... وبَدأَ الطَبْخ على العدّادِ. |
| Oradaki tezgahın üzerinde. | Open Subtitles | على العدّادِ هناك. |
| Otelin numarası tezgahın üzerinde. | Open Subtitles | ، رقم الفندق هو على المنضدة |
| - Cüzdan tezgahın üzerinde. | Open Subtitles | -محفظتي على المنضدة . |