"ufacık" - Translation from Turkish to Arabic

    • صغير
        
    • الصغيرة
        
    • الصغير
        
    • صغيره
        
    • صغيرة
        
    • الضئيلة
        
    • الصغر
        
    • لأبسط
        
    • صغيرًا
        
    • ضئيلة
        
    • الرحمة لتعفو
        
    • الصغيره جداً
        
    • يمرحان
        
    • فأقع في
        
    • ضئيل
        
    Annem ufacık bir hatamı bulacak diye sürekli endişe içindeydim. Open Subtitles كنت خائفة مِن أن تكتشف أمي أيّ عيب صغير بي
    Geçen bahar ufacık bir damarda önemsiz küçük bir kasılmam oldu. Open Subtitles فى الربيع الماضى أصابنى تشنج صغير فى أحد الأوعية الدموية الصغيرة
    Onun o ufacık dairesinde kısa ve üzücü şeyler hâyâl ettim. Open Subtitles لقد تصورتُ شيئاً حزيناً، شيئاً يوضعُ في مكان في شقتُها الصغيرة
    Onu içine koyacakları, ufacık, minicik tabutu bilmiyor muyum sanıyorsun? Open Subtitles ألا تظنني أعرف عن التابوت الصغير للغاية الذي سيضعونه فيه؟
    Evrende senin ufacık dünyandan bir sürü olduğunu öğrenmek korkutucu bir keşiftir. Open Subtitles معرفة أن هناك المزيد للكون أكثر من عالمك الصغير الذي تخاف إكتشافه
    ufacık, Tepedeki Ev'den küçük bir evin özlemini duyar mısın? Open Subtitles هل تشتاق إلى بيت صغير شيء أصغر من بيت التل؟
    ufacık bir miktarı bile serbest kalsa, insan uygarlığının tamamını yok edebilir. Open Subtitles , لو أن جزء صغير تسرب سوف يقضي ذلك على الحضارة الانسانية
    Eğer ufacık bir basınç kabuğu çatlatırsa, minik bir nükleer reaksiyon oluyor. Open Subtitles أي ضغط بسيط يجعل القشرة تتصدّع يؤدّي ذلك إلى تفاعل نووي صغير
    Ofis ufacık. Toplantı odası ufacık. Ayrıca ekibim de ufacık. Open Subtitles المكتب صغير ، غرفة الإجتماعات صغيرة ولديّ موظفون قليلون كذلك
    Kimsenin siklemediği ufacık bir yerde küçük bir savaş çıkacak ve mağlup olacak tarafın birazcık yardıma ihtiyacı var. Open Subtitles ستحدث حرب صغيرة في مكان صغير , لا يأبه أحد بشأنه و الطرف الذي سيخسر, سيحتاج القليل من المساعدة
    Dolayısıyla yüz dolarlık bir banknot aldık ve onu 10.000 ufacık parçaya ayırdık, ve bununla Mekanik Türk'ü besledik. TED لذا فقد جئنا بورقة من فئة 100 دولار و قسمناها الى 10,000 قطعة صغيرة، وأدخلنا القطع الصغيرة في ترك الآلي.
    -- 1001 adet. Farklı bir teknoloji bulmak fikri yayılmışti ve küçük, ufacık fabrikalar kurulmuştu. TED فكرة إيجاد تقنية جديدة تم تبنيها حقاً. وكان يوجد قليل من المصانع الصغيرة في الأماكن النائية.
    Bu ufacık çiplerin içinde inanılmaz bir işlevsellik bulabiliriz. TED نستطيع التحصل على وظيفيّة جيّدة داخل هذه الرّقاقات الصغيرة.
    Mukus partikülleri, virüsleri, olası alerjenleri temizler. Ve bu ufacık cilia hareket ederek mukusu dışarı taşır. TED المخاط يحبس الجزيئات و الفيروسات و المواد التي قد تسبّب الحساسية و هذه الأهداب الصغيرة تحرّك و تخرج المخاط من الرّئة.
    20 doktora öğrencisi, ben ve bir profesör ufacık bir ofiste, benim yazdığım şeyi anlamak için bana hızlıca bir sürü şey soruyolardı. TED كان هناك 20 دكتور بالإضافة لي وللأستاذ محشورين في هذا المكتب الصغير وهم ينهالون علي بهذه الأسئلة السريعة، محاولين التقليل من أهمية إجراءاتي.
    Xoquauhtli yeşim kâseden birkaç damla su alıp oraya nefes veriyor ve su damlalarını bebeğin ufacık diline koyuyor. TED تأخذ شكوالتلي بضع قطرات من الماء من وعاء اليشم، تتنفس عليها، وتضعها على اللسان الصغير للطفلة.
    Annenin sana diktiği ufacık mavi bir giysi içinde olduğunu da. Open Subtitles كما أتذكرك بردائك الأزرق الصغير الذي صنعته والدتك لأجلك
    O küçük, ufacık kemiklerinde derman olmadığına göre bırakalım, gezme işini aklın yapsın. Open Subtitles اترين جسمك الصغير ليس لدية اى قوة ولكن يمكننا ان نعمل على تقوية عقلك
    ufacık bir apandist yara izi var, ayrıca da bir doğum izi... Open Subtitles لديها ندبة صغيره في مرفقها وبالطبع هناك تلك الوحمة لديها
    Bazı hayvanlar ufacık, bazıları bu evreden daha uzun sürebilir. TED قد تكون صغيرة الحجم وقد تكون أكبر من هذا المسرح.
    Benim ulaşamadığın ufacık yerlere girmeyi başarıyor. Open Subtitles فهي تستطيع أن تتسلق الى الفراغات الضئيلة التي لا أستطيع الوصول اليها.
    Muhtemelen bir erkeğin anlamayacağı kadar mikroskobik ölçüde minicik, ufacık bir şeydir. Open Subtitles على الأرجح شيء أصغر من بالغ الصغر والذي لن يدركه امرؤ أبداً
    Bak, ikimiz de en küçük şey, ufacık bir umut için çok çaresiz durumdayız. Open Subtitles هل أخبرتكِ الشرطة بأي شيء؟ نحن كلانا فاقدين لأبسط شيء
    ufacık bir çocuk olduğumdan bu yana hep büyüyüp dünyanın en güzel kadınıyla evlenmek istedim. Open Subtitles منذ كنت صغيرًا أردت أن أكبر وأتزوج أجمل فتاة في العالم
    Yanında ufacık görünüyordun. Jessica Lange ve King Kong gibi. Open Subtitles تبدين ضئيلة جدا بجواره مثل جيسيكا لانج و كينج كونج
    Bu ufacık hatasını affedin lütfen. Open Subtitles إبحث في أعماق قلبك عن الرحمة لتعفو عن غلطته.
    Yaşadığımız bu ufacık kasabada sana rastlamak ne büyük bir tesadüf. Open Subtitles حسناً عجيب ان اقابلك فى بلدتنا الصغيره جداً حيث كلانا يعيش
    ufacık çükünü görünce elinde olmadan gülmesi tutmuş, o kadar. Open Subtitles عندما كانا يمرحان ... ... ضحكت، ليس إلا لم تفعل غير ذلك
    ufacık bir yem attığın an hemen oltaya geliyorum. Open Subtitles ترمين لي بالفتات، فأقع في المصيدة
    Eğer ufacık bile olsa bir olasıIık varsa ve bu hayvan yaşıyorsa cevabın nerede olduğunu ikimiz de biliyoruz. Open Subtitles ‫إن كان هناك احتمال ضئيل بأن ‫هذا الحيوان مازال موجوداً ‫فكلانا يعلم أن هناك مكاناً واحداً ‫للعثور على الإجابة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more