Annem ufacık bir hatamı bulacak diye sürekli endişe içindeydim. | Open Subtitles | كنت خائفة مِن أن تكتشف أمي أيّ عيب صغير بي |
Geçen bahar ufacık bir damarda önemsiz küçük bir kasılmam oldu. | Open Subtitles | فى الربيع الماضى أصابنى تشنج صغير فى أحد الأوعية الدموية الصغيرة |
Onun o ufacık dairesinde kısa ve üzücü şeyler hâyâl ettim. | Open Subtitles | لقد تصورتُ شيئاً حزيناً، شيئاً يوضعُ في مكان في شقتُها الصغيرة |
Onu içine koyacakları, ufacık, minicik tabutu bilmiyor muyum sanıyorsun? | Open Subtitles | ألا تظنني أعرف عن التابوت الصغير للغاية الذي سيضعونه فيه؟ |
Evrende senin ufacık dünyandan bir sürü olduğunu öğrenmek korkutucu bir keşiftir. | Open Subtitles | معرفة أن هناك المزيد للكون أكثر من عالمك الصغير الذي تخاف إكتشافه |
ufacık, Tepedeki Ev'den küçük bir evin özlemini duyar mısın? | Open Subtitles | هل تشتاق إلى بيت صغير شيء أصغر من بيت التل؟ |
ufacık bir miktarı bile serbest kalsa, insan uygarlığının tamamını yok edebilir. | Open Subtitles | , لو أن جزء صغير تسرب سوف يقضي ذلك على الحضارة الانسانية |
Eğer ufacık bir basınç kabuğu çatlatırsa, minik bir nükleer reaksiyon oluyor. | Open Subtitles | أي ضغط بسيط يجعل القشرة تتصدّع يؤدّي ذلك إلى تفاعل نووي صغير |
Ofis ufacık. Toplantı odası ufacık. Ayrıca ekibim de ufacık. | Open Subtitles | المكتب صغير ، غرفة الإجتماعات صغيرة ولديّ موظفون قليلون كذلك |
Kimsenin siklemediği ufacık bir yerde küçük bir savaş çıkacak ve mağlup olacak tarafın birazcık yardıma ihtiyacı var. | Open Subtitles | ستحدث حرب صغيرة في مكان صغير , لا يأبه أحد بشأنه و الطرف الذي سيخسر, سيحتاج القليل من المساعدة |
Dolayısıyla yüz dolarlık bir banknot aldık ve onu 10.000 ufacık parçaya ayırdık, ve bununla Mekanik Türk'ü besledik. | TED | لذا فقد جئنا بورقة من فئة 100 دولار و قسمناها الى 10,000 قطعة صغيرة، وأدخلنا القطع الصغيرة في ترك الآلي. |
-- 1001 adet. Farklı bir teknoloji bulmak fikri yayılmışti ve küçük, ufacık fabrikalar kurulmuştu. | TED | فكرة إيجاد تقنية جديدة تم تبنيها حقاً. وكان يوجد قليل من المصانع الصغيرة في الأماكن النائية. |
Bu ufacık çiplerin içinde inanılmaz bir işlevsellik bulabiliriz. | TED | نستطيع التحصل على وظيفيّة جيّدة داخل هذه الرّقاقات الصغيرة. |
Mukus partikülleri, virüsleri, olası alerjenleri temizler. Ve bu ufacık cilia hareket ederek mukusu dışarı taşır. | TED | المخاط يحبس الجزيئات و الفيروسات و المواد التي قد تسبّب الحساسية و هذه الأهداب الصغيرة تحرّك و تخرج المخاط من الرّئة. |
20 doktora öğrencisi, ben ve bir profesör ufacık bir ofiste, benim yazdığım şeyi anlamak için bana hızlıca bir sürü şey soruyolardı. | TED | كان هناك 20 دكتور بالإضافة لي وللأستاذ محشورين في هذا المكتب الصغير وهم ينهالون علي بهذه الأسئلة السريعة، محاولين التقليل من أهمية إجراءاتي. |
Xoquauhtli yeşim kâseden birkaç damla su alıp oraya nefes veriyor ve su damlalarını bebeğin ufacık diline koyuyor. | TED | تأخذ شكوالتلي بضع قطرات من الماء من وعاء اليشم، تتنفس عليها، وتضعها على اللسان الصغير للطفلة. |
Annenin sana diktiği ufacık mavi bir giysi içinde olduğunu da. | Open Subtitles | كما أتذكرك بردائك الأزرق الصغير الذي صنعته والدتك لأجلك |
O küçük, ufacık kemiklerinde derman olmadığına göre bırakalım, gezme işini aklın yapsın. | Open Subtitles | اترين جسمك الصغير ليس لدية اى قوة ولكن يمكننا ان نعمل على تقوية عقلك |
ufacık bir apandist yara izi var, ayrıca da bir doğum izi... | Open Subtitles | لديها ندبة صغيره في مرفقها وبالطبع هناك تلك الوحمة لديها |
Bazı hayvanlar ufacık, bazıları bu evreden daha uzun sürebilir. | TED | قد تكون صغيرة الحجم وقد تكون أكبر من هذا المسرح. |
Benim ulaşamadığın ufacık yerlere girmeyi başarıyor. | Open Subtitles | فهي تستطيع أن تتسلق الى الفراغات الضئيلة التي لا أستطيع الوصول اليها. |
Muhtemelen bir erkeğin anlamayacağı kadar mikroskobik ölçüde minicik, ufacık bir şeydir. | Open Subtitles | على الأرجح شيء أصغر من بالغ الصغر والذي لن يدركه امرؤ أبداً |
Bak, ikimiz de en küçük şey, ufacık bir umut için çok çaresiz durumdayız. | Open Subtitles | هل أخبرتكِ الشرطة بأي شيء؟ نحن كلانا فاقدين لأبسط شيء |
ufacık bir çocuk olduğumdan bu yana hep büyüyüp dünyanın en güzel kadınıyla evlenmek istedim. | Open Subtitles | منذ كنت صغيرًا أردت أن أكبر وأتزوج أجمل فتاة في العالم |
Yanında ufacık görünüyordun. Jessica Lange ve King Kong gibi. | Open Subtitles | تبدين ضئيلة جدا بجواره مثل جيسيكا لانج و كينج كونج |
Bu ufacık hatasını affedin lütfen. | Open Subtitles | إبحث في أعماق قلبك عن الرحمة لتعفو عن غلطته. |
Yaşadığımız bu ufacık kasabada sana rastlamak ne büyük bir tesadüf. | Open Subtitles | حسناً عجيب ان اقابلك فى بلدتنا الصغيره جداً حيث كلانا يعيش |
ufacık çükünü görünce elinde olmadan gülmesi tutmuş, o kadar. | Open Subtitles | عندما كانا يمرحان ... ... ضحكت، ليس إلا لم تفعل غير ذلك |
ufacık bir yem attığın an hemen oltaya geliyorum. | Open Subtitles | ترمين لي بالفتات، فأقع في المصيدة |
Eğer ufacık bile olsa bir olasıIık varsa ve bu hayvan yaşıyorsa cevabın nerede olduğunu ikimiz de biliyoruz. | Open Subtitles | إن كان هناك احتمال ضئيل بأن هذا الحيوان مازال موجوداً فكلانا يعلم أن هناك مكاناً واحداً للعثور على الإجابة |