| Kız için para bulmak umuduyla, bütün şehri gezmeye başlar. | Open Subtitles | على أمل الحصول على النقود للفتاه فقد هام فى المدينه |
| Kız için para bulmak umuduyla, bütün şehri gezmeye başlar. | Open Subtitles | على أمل الحصول على النقود للفتاه فقد هام فى المدينه |
| Enerjisini tekrar toplayan erkek başka bir dişiyi cezbedip onunla çiftleşebilmek umuduyla öğle sonrası seansı için çiftleşme bölgesine geri dönüyor. | Open Subtitles | وبعد أن يتزود بالوقود, يعود الذكر إلى منطقته من أجل الدورة المسائية للتحليق على أمل أن يجتذب أنثى أخرى ويتزاوج معها. |
| Arkadaşlarım ve ben tüm gece boyunca sizinle St.Michael'ın yeniden sunumu seromonisi hakkında konuşabileceğimiz umuduyla seyahat ettik. | Open Subtitles | ولكنى واصدقائى سافرنا طوال الليل على امل الكلام معك حول شارع مايكل ومراسم اعادة التكريس. |
| Annelerini görmek umuduyla da geç saate kadar kalabilirler tabi. | Open Subtitles | ويظلّا مستيقظان لوقت متأخّر أملاً في أنْ يحظيا برؤية والدتهما. |
| Neden kendi hatalarımızı ve kusurlarımızı düzeltmek umuduyla makineler inşa ederiz? | Open Subtitles | لماذا قد قمنا ببناء ألات على أمل تصحيح عيوبنا و نُقصنا |
| Otopsi uyuşmuyordu, ve Hendrix'in menajeri sigortadan para kazanmak umuduyla boğazında haplar ve kırmızı şarap olduğunu itiraf etti. | Open Subtitles | التشريح ناقض ذلك، فاعترف مديره بإقحام الحبوب والنبيذ الأحمر في حلقه على أمل أن يقبض بوليصة التأمين يا للروعة. |
| O halde belki de buraya seninle zaman geçirmek umuduyla gelmişimdir. | Open Subtitles | إذا ربما أتيت إلى هنا على أمل قضاء وقت ممتع معك. |
| O bir şair, bir oyun yazarı, tüm hayatı ülkesinin birliği ve özgürlüğü umuduyla dengelenmiş bir adam. | TED | إنه شاعر,كاتب مسرحي, رجل كانت كُل حياته مُتوازنة على أمل واحد يتعلق بوحدة وطنه وحريته. |
| Göçmen olarak başından daha kötü şeyler geçmiş erkek ve kız kardeşlerime ses olabilme umuduyla ABD'ye gelmek için Uganda'dan kaçtım. | TED | لقد هربت من أوغندا إلى الولايات المتحدة على أمل الحفاظ على أصوات إخوتي وأخواتي الذين يخوضون متاعب كثيرة كمهاجرين. |
| Arkadaşı onu hayata döndürme umuduyla deli gibi tokatlıyordu. | TED | كان صديقها محموم يصفع وجهها على أمل إنعاشها. |
| ...ve farklı mizah çeşitlerinin geliştirilebileceği umuduyla,... ...sevdiğim her şeyi oraya koydum.™ | TED | على أمل أن يبدأ حوارا بين الأطفال والكبار على مستويات مختلفة، وأتمنى أن تنشأ أنواع مختلفة ومتنوعة من الفكاهه. |
| Her sabah babası inşaat işinde çalışabileceği umuduyla uyanıyor ve iyi bir ayda 50 dolar kazanabiliyordu. | TED | و في كل صباح، يستيقظ أبوها على أمل أن يحظى بعمل في مجال البناء، و في أحسن الأحوال، يكسب 50 دولاراً في الشهر. |
| Bu duygusal kısımları kadınların savaşlar ve imparatorluklar hakkında yazmaması gerektiğine inanan bir topluma daha hoş gelmesi umuduyla dahil etmiş olabilir. | TED | أدرجت هذه الممرات العاطفية على أمل أن يجعلوا كتاباتها أكثر قبولا للمجتمع الذي يعتقد أن النساء لا ينبغي يكتبن عن المعارك والإمبراطوريات. |
| Hepsini, yeni büyük şeyi veya seni ve şirketini yeni büyük olay yapacak bir şey çıkarabilecek yeni büyük yazarı bulma umuduyla yapıyorsun. | TED | كل هذا على أمل إيجاد العمل الكبير التالي أو الكاتب الكبير التالي الذي يستطيع تقديم شيء بإمكانه جعلك و شركتك الشركة الكبيرة التالية |
| Ailemin de yardımıyla, ulusal bir iletişim başlatmak umuduyla, hikâyemizi paylaşacağım. | TED | بمباركة أسرتي، سأقوم بمشاركة قصتنا علي أمل إثارة حوارٍ قومي. |
| Böylece Michael oğluyla arasını yeniden düzeltmek umuduyla liseye gitti... tam da Tobias'ın kızıyla arasını düzeltme çabaları duvara toslamışken. | Open Subtitles | و هكذا غادر مايكل للمدرسه الثانويه على امل التواصل مع ابنه مره اخرى بينما توبايس يحاول التواصل مع ابنته اصطدم بعقبه |
| Uygun hız ve yön için gerekli rüzgârı alma umuduyla yukarı ya da aşağı gidiyordu. | TED | يطفو صعوداً وهبوطاً، أملاً في لقاء ريح تنتقل بالسرعة والاتجاه المرغوب بهما. |
| Çin'den birinin geleceği umuduyla yalvardım yakardım ve yardım istedim. | TED | توسلت وصرخت لكل أنواع المساعدة، آملة أن يظهر أحدهم من الصين. |
| Ama belki de, sadakatsiz eşinin gitmesine... engel olabilmek umuduyla. | Open Subtitles | ولكن ربما أيضا بأمل يائس للحاق بزوجته الخائنة ويوقفها عن الرحيل من يدري؟ |
| Bu çocuk, açıkça görülüyor ki, bu yalanları efendisini kurtarma umuduyla uydurdu. | Open Subtitles | الغلام لابد يختلق هذه الأكاذيب وهو يأمل أن ينقذ سيده |
| Ve her zaman umuduyla Birisi, bu keşfedeceksiniz bu tanımak için okuyun Yazarın gerçek kişiliği. | Open Subtitles | ودائما يأملون بأن أحدا ما سيكتشفها لو قرأتيها ستعرفى الشخصيه الحقيقيه لمؤلفها |
| Silahları o kadar az ki Nehir Kralı yeniden ikmal eder umuduyla ona takas için bir çocuk önerdi. | Open Subtitles | وحتّى أنّها ستُقايض غُلامًا لملك النهر آملةً أنّه سيُزودها بالعتاد |
| Ben de bunu bir gün düğününde takman umuduyla sakladım. | Open Subtitles | لذا احتفظت به آملًا أن ترتديه ذات يوم في يوم زفافك. |
| O sırada, malum kaderini değiştirme umuduyla kurtarıcısı o boş arazide gözüktü. | Open Subtitles | بينما منقذه كان ينظر إلى القفر والصحراء أملا في تغيير مصيره المحتوم |
| Tabanca, asilzadenin oğlunun kızıyla evlenmesi umuduyla bir hediye olarak hazırlandı. | Open Subtitles | صمم هذه البندقية كهدية لمسايرة الآمال ابن الرجل النبيل أخذ ابنة المكسيكي الفقير وتزوجها |
| Naaşlarını bulabilme umuduyla enkazı yedi gün boyunca aradım. | Open Subtitles | قضيت 7 سنوات أبحث عبر الأنقاض أملًا في العثور على رفاتهما |
| Beni korumaları umuduyla etrafımı onlarla sarardım. | Open Subtitles | أحطت نفسي بهم متمنياً بأن يحرسوني |
| Yoksa içine düşmeleri umuduyla insanlara tuzak hazırlamak kocasının doğasında mı vardı? | Open Subtitles | أو كان ذلك من طبيعته أن يضع الشَرَك للآخرين متأملا أن يقعوا فيه؟ |
| Annesi bana Archibald'u, soğuk iklimimizin kanındaki ateşi söndürmesi umuduyla gönderdi majesteleri. | Open Subtitles | (أرشيبالد) أرسل ليّ من قبل أمه. على الأمل تقليل سخونة دمه |