| Hey, bu işe o uyarıyı bize göndererek kendin dahil oldun. | Open Subtitles | هي أنت ورطت نفسك في هذا عندما أرسلت لنا التحذير |
| Burası L.A., üstünde fazla durmadım, ve sonra uyarıyı gördüm. | Open Subtitles | ..هذا كأنها لوس أنجلوس . لم أفكر في الأمر هكذا . ومن ثم ، رأيت التحذير الداخلي |
| Sadece, plastik ambalajdaki uyarıyı dikkate almaman gerektiğini ve.. | Open Subtitles | فقط انه يجب عليك تجاهل التحذير على الكيس البلاستيكي |
| Aramızdaki farklılıklara rağmen, Bayan Lang, bir uyarıyı hak ediyorsunuz. | Open Subtitles | على الرغم من خلافاتنا ، الانسه لانغ ، اعتقد انك تستحقين الانذار. |
| Tamam güzel. uyarıyı aldığımızı ve tuşlamayı iptal ettiğimizi söyleyen bir mesaj yollayalım. | Open Subtitles | إبعثوا برسالة تفيد بأننا تلقينا تحذيرهم وأوقفنا تشغيل البوّابة |
| O arbeletle kafama nişan alındığını görünce rüyamdaki uyarıyı hatırladım. | Open Subtitles | حينمارأيتالقوسموجّهإلىرأسي، فكّرت بالتحذير الذى رأيته بحلمى. |
| - Ne? Korkunç uyarıyı yapma sırası bende mankafa. | Open Subtitles | إنه دوري لألقي التحذير المشؤوم أيها الأبله |
| Bilgisayar uyardığında da, uyarıyı elle düzeltir. | Open Subtitles | عندما يذكرهم الحاسب, إنهم فقط يتجاوزون عن التحذير. |
| Ne yazık ki birçok oyuncunun arkadaşları ve ailesi bu uyarıyı görmezden geldi ve NerveGear'ı çıkarmaya çalıştılar. | Open Subtitles | مع الأسف فقد قام بعض أهالي وأصدقاء اللاعبين بتجاهل هذا التحذير وقاموا بمحاولة لإزالة العتاد العصبيّ |
| Sonra telefondan Ronnie'den uyarıyı gördüm. | Open Subtitles | بعدها شاهدت التحذير من رونيين على الهاتف |
| Gereken uyarıyı verdikten sonra uygun olanın bu olduğunu düşünür. | Open Subtitles | بعد إعطاء التحذير المستحق الذي يراه ضرورياً |
| Bu uyarıyı ciddiye almaya niyetliyim. | Open Subtitles | هذا هو التحذير أنوي أن تأخذ على محمل الجد. |
| uyarıyı duyar duymaz buradan tüymüştür. | Open Subtitles | لقد رحل بعيدًا عن الجبل بمجرد أن سمع التحذير |
| Japon komuta kademesi bu uyarıyı ciddiye almadı. | Open Subtitles | تجاهلت القيادة اليابانية هذا التحذير |
| Kutunun üstündeki uyarıyı bile okuyamıyor mu? | Open Subtitles | ألا تستطيع قراءة التحذير على العلبة |
| Bu uyarıyı Declan'a sen mi bıraktın? | Open Subtitles | هل تركت هذا التحذير لـ داكلين ؟ |
| Birisi yeniden başlatma düğmesine bastı ve bu büyük yeniden doğuş öncesi kayıp koloni bu uyarıyı aldı. | Open Subtitles | شخصاً ما ضغط على زر إعادة التشغيل ومن ثم أتي هذا التحذير قبل إعادة التشغيل هذه الكبيرة... |
| Kurbanımızın bu uyarıyı zamanında almamış olması kötü. | Open Subtitles | لسوءِ حظّ ضحيتنا أنّه تلقى التحذير الآن |
| O zaman suçlu neden uyarıyı gözardı etti? | Open Subtitles | اذاً لماذا المتهمة تجاهلة التحذير ؟ |
| Evet, eve gelecekken uyarıyı aldım. | Open Subtitles | نعم , تلقيت الانذار عندما كنت متوجهًا نحو المنزل |
| uyarıyı parazitlik yüzünden direk yayınlayamıyoruz. | Open Subtitles | لم يمكن تحذيرهم مباشرة , بسبب التداخلات |
| Sana yazık oldu, o uyarıyı aldı çünkü. | Open Subtitles | لسوء حظّك أنّها حظيت بالتحذير. |
| -Bu insanlar uyarıyı hak etmiyor. | Open Subtitles | هؤلاء الناس لا تستحق التحذيرات |