Yeterince uzak değil. Onlar bizi tanıyor. Chicago'nun çeteleri peşimize düşecek. | Open Subtitles | ليس بعيداً بما يكفي، أولئك الرجال يعرفوننا جميع رجال شيكاغو سيلاحقوننا |
Her şeyi vermek, bana öyle geliyor ki, zaferden o kadar uzak değil. | TED | تقديم كل شئ، كما يبدو لي، ليس بعيداً من النصر. |
Evim Brooklynn köprüsünden çok uzak değil, ve koltuk değnekleriyle yürüdüğüm bir buçuk sene o benim için bir sembol olmuştu. | TED | ان منزلي ليس بعيدا من جسر بروكلين واثناء تلك السنة والنصف التي قضيتها على العكازتين بدا لي هذا الجسر كرمز |
Buradan çıktıktan sonra başka bir yerde daha çalışıyorum ama fazla uzak değil. | Open Subtitles | فلدى عمل يجب أن أذهب إليه مباشرة بعد أن أنهى العمل هنا وهو ليس بعيد عن هنا |
Altın koleksiyonu çizgisine de çok uzak değil, ama. | Open Subtitles | أعني، ليست بعيده عن خطّ اليوبيل، بالتأكيد. |
O kadar uzak değil, Alan. Benzin araya gitmesin istemiştin, hatırladın mı? | Open Subtitles | حسنا.انه ليس ببعيد.الن.انت لم تريد ان تضيع البنزين.اتتذكر؟ |
- Çok uzak değil. - Binmek istemediğine emin misin? | Open Subtitles | ليس بعيداً جداً متأكدة أنكِ لا تريدين الركوب؟ |
- O kadar da uzak değil. - Gerekirse yürüyerek gideriz. | Open Subtitles | ليس بعيداً جداً أعنى أننا يمكننا المشى إن اضطررنا |
uzak değil. Yürüyerek iki hafta. | Open Subtitles | ليس بعيداً عن هنا حوالي أسبوعين مشياً على الأقدام |
Kış pek de uzak değil, ve insan bazen kendini çok yanlız hissedebiliyor. | Open Subtitles | الشتاء ليس بعيداً وستشعرين بالوحدة أحياناً |
- Uzun süreliğine mi? - Hayır, Paris çok uzak değil. | Open Subtitles | هل ستغيب طويلاً لا ,ليس بعيداً ,إلى باريس |
Buraya fazla uzak değil. Hamburgerleri müthiş. Patates kızartmaları berbat. | Open Subtitles | ليس بعيداً عن هذا المكان شطائر اللحم ليست رديئة، مقلية جيداً |
Var olmadığı yerlerde, mesela kışın Grönland'da, Mars çok uzak değil. | TED | وحيث لم يكن ، كما هو الحال في غرينلاند في فصل الشتاء ، المريخ لا يزال ليس بعيدا جدا. |
üzülme. bana güven sonsuza dek benim olacağın gün uzak değil ve sonra... ama bir şey var... ben senin geç gelme alışkanlığını sevmiyorum. | Open Subtitles | لا تحزن. ثق في. ليس بعيدا ذلك اليوم الذى سنصبح فيه معاً إلى الأبد. |
Kendisi şu an Bonaventure Otelinde. Buradan uzak değil. | Open Subtitles | إنها الأن فى فندق بونافتور وهو ليس بعيدا عن هنا |
Belki de beni evime götürerek bir iyilik yapabilirsin. uzak değil, ama gece tek başıma yürümek istemiyorum. | Open Subtitles | إنه ليس بعيد ولكني لا أريد المشي وحدي الليلة |
Çalıştığım köprü inşaatına fazla uzak değil. | Open Subtitles | انها ليست بعيده عن الجسر الذى اعمل به |
Arkadaşımın antika dükkanı uzak değil. Niye yürümüyoruz? | Open Subtitles | محل صديقي للأشياء العتيقة ليس ببعيد لما لا نمشي؟ |
Çok uzak değil, istersen seni kasabaya kadar bırakabilirim. | Open Subtitles | إنها ليست ببعيدة وإنكنتترغب، يمكنني أن أقلك إلى المدينة |
Evine çok uzak değil, değil mi? | Open Subtitles | انها ليست بعيدة عن المكان الذي تعيش فيه أليس كذلك؟ |
Onu bulduğumuz yere uzak değil. | Open Subtitles | لَيسَ بعيدَ مِنْ حيث وَجدنَاه. |
Özgürce yüzün, okyanus uzak değil. | Open Subtitles | إسبحي بحرية، المحيط ليس بعيدًا. |
Jane, hadi koşalım. Senin evine çok uzak değil. | Open Subtitles | مهلاً يا جاين ، دعينا نركض لسنا بعيدين جداً عن شقتك |
Barcelona pek uzak değil arabayla yarım saatte orada olursunuz. | Open Subtitles | برشلونة ليس بعيدة بالسيارة نصف ساعة من هنا |
Haklıydın. Memphis o kadar da uzak değil. | Open Subtitles | لقد كنتِ على حق ممفيس ليست بعيد إطلاقاً |
Gemimiz, gelemeyeceğin kadar uzak değil Mısır'dan. | Open Subtitles | سفينتنا ليست بعيدة جدا عن مصر التي لا يمكن أن يأتي. |
Stasi'nin kendi ünviersitesi vardı, buraya fazla uzak değil, burada yeni metodlar geliştirilip subaylara öğretiliyordu. | TED | كان للستاسي جامعتها الخاصة، ليست بعيدة من هنا، حيث كانت الطرق تستكشف وتعلم للضباط. |
Çok uzak değil. 9 kilometre. | Open Subtitles | لَيسَ ذلك البعيدِ. ستّة أميالِ. |