| Yani tilkilerle tavşanları düşünün, tavşan, tilkiden uzak durmak için her yolu denerken tilki de etrafta devriye gezerek tavşan arar. | TED | فإذا تخيلت الأرانب والثعالب، تحاول الأرانب تجنب الثعالب بأي ثمن، بينما تجوب الثعالب المنطقة محاولةً البحث عن الأرانب. |
| Bence onları tanıyan herhangi biri, onlardan mümkün olduğunca uzak durmak ister. | Open Subtitles | و أنا أعتقد أن أي شخص يفكر بالصواب فهو يريد الإبتعاد بقدر الإمكان عنهم |
| Bol iç çamaşırı giymek, ilaç içmek jakuzilerden uzak durmak gibi. | Open Subtitles | مثل ان يرتدى سراويل واسعة و تناول المكملات الغذائية و البقاء خارج الحوض الساخن |
| Yani semptomları tetikleyen her şeyden uzak durmak zorundaydım. | TED | لذا كان علي أن أتجنب أي شيء قد يثير تلك الأعراض |
| Tavan yüzünden yatak odalarından birine davetsiz şekilde girmeyesiniz diye uzak durmak en iyisi. | Open Subtitles | الافضل تجنبها لعلك تحصل على دخول غير متوقع إلى أحد غرف النوم سيدى عن طريق السقف |
| Dikkat etmeniz gereken tek şey pencerelerden uzak durmak. | Open Subtitles | كل الذي يجب أن تقلق حوله هو أن تبقى بعيداً عن النوافذ |
| Bir şirket araştırması vardı ve şunu diyordu ırklardan uzak durmak yerine akıllı şirketler tam olarak sorunun üzerine gidiyorlar. | TED | هنالك دراسة تثبت أنه بدلًا من تفادي العرق، الشركات الذكية حقًا بالواقع تقوم بمواجهته. |
| Beladan uzak durmak bazen imkansız oluyordu. | TED | و محاولتك لتفادي المشاكل، كانت لا مفرّ منها. |
| Maceracılığın ilk kuralının tanıdık muhitlerden uzak durmak olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | أخبرتني أن أول قاعدة للتسلّل هي تجنّب المناطق التي يتعرّف فيها الناس عليك. |
| Ama hala senin gibi bu işten uzak durmak isteyenler var. | Open Subtitles | لكن هناك القلة من امثالك يودون البقاء بعيدا عن الامر |
| Bu adamdan uzak durmak istiyorum? | Open Subtitles | أريد البقاء بعيداً عن ذلك الشخص ، حسناً ؟ |
| Sakın unutma balım. Girdaptan uzak durmak zorundayız. | Open Subtitles | تذكّري يا عزيزتي، يجب علينا البقاء بعيدين عن التيار البحري. |
| Yapacağım tek bir şey var, o da boktan işlerden uzak durmak, tamam mı? | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي سأفعله هو الابتعاد عن هذا الجنون ، مفهوم؟ |
| Beladan uzak durmak için kafam önümde yürürdüm, kimseyle göz göze gelmeden. | Open Subtitles | كنت مقتنعة أن الطريقة للإبتعاد عن الأذى، هي بالمشي في الشارع مع تجنب النظر إلى عين أحدهم |
| Tek bildiğim, gardan uzak durmak gerektiği. | Open Subtitles | أي خطط هذه الليلة ؟ كل ما أعرفه هو تجنب المركز الكبير |
| Ve bunun anlamı aynı zamanda şekere duyulan isteği canlı tutan yapay tatlandırıcılardan da uzak durmak demekti. | Open Subtitles | وهذا يعني تجنب مواد التحليه ايضا التي تعمل على جعل اللهفة إلى السكر حية |
| Yüzünü hatırlamıyorum ama hepimizin bildiği tek şey eski kahverengi tırın içindeki kaçıktan uzak durmak. | Open Subtitles | ، لم أعرف شكل وجهه لكنّنا جميعاً علمنّ أنّه يجب الإبتعاد . عن ذلك القبيح سائق الشاحنة البنيّة القديمة |
| Tek yapmam gereken silahlarının menzilinden uzak durmak. | Open Subtitles | وكل ما علي فعله هو البقاء خارج مدى بنادقهم |
| Bu utanç verici sessizlik anlarından uzak durmak isterim. Ama sorun değil. | Open Subtitles | و أتجنب تلك اللحظات المحرجة القصيرة لكن كل شىء بخير |
| Gözcüler hangi caddeden gitmek, hangisinden uzak durmak gerektiğini bilirlerdi. | Open Subtitles | المراقبون يحددون الشوارع الآمنة والشوارع التي عليهم تجنبها |
| Aslında, Jane Caddesi'nden uzak durmak isteyebilirsin. | Open Subtitles | في الواقع، الأفضل أن تبقى بعيداً عن شارع جاين. |
| Kendi sorunları var zaten, hastalıktan uzak durmak gibi. | Open Subtitles | لديهم مشاكلهم الخاصة، مثل تفادي العدوى بأنفسهم. |
| Sizin savaşlarınızdan, mücadelenizden, uzak durmak için ormanda kalıyoruz. | Open Subtitles | بقينا في الغابة لتفادي حروبكم ونزاعاتكم وما ينتج عنها من كوارث ، وها أنتم |
| Belki de duygulardan uzak durmak adına verdiğim diğer kararları yeniden gözden geçirmeye değer. | Open Subtitles | ربما يستحق أن أعيد التفكير بإستنتاجات أخرى قمت بها بخصوص تجنّب... العواطف. |
| Tek yapmamız gereken, ondan uzak durmak o bizi gerçeğe götürecektir. | Open Subtitles | كل ما علينا فعله هو البقاء بعيدا عن طريقه، |
| Bir insana olan sevgini göstermenin tek yolu ondan uzak durmak. | Open Subtitles | السبيل الوحيد لإظهار حبّك لبشري هوّ البقاء بعيداً |
| Birbirimizden uzak durmak zorundayız. | Open Subtitles | علينا البقاء بعيدين عن بعضنا |
| Buralara gelmemin tek sebebi sizlerden uzak durmak istememdi. | Open Subtitles | كل الغرض من بقائي هنا هو الابتعاد عنكم أيها القوم.. |
| Sanırım bugün kasabadan uzak durmak yapılacak en iyi şey. | Open Subtitles | أعتقد أنه من الأفضل أن نبتعد عن المدينة اليوم. |
| - Planım, ipten uzak durmak. | Open Subtitles | - خطتى هي أن أظل بعيداً عن حبل المشنقة . |