"valizler" - Translation from Turkish to Arabic

    • الحقائب
        
    • حقائب
        
    • والحقائب
        
    • لأمتعة
        
    Eğer kavga ediyor olsaydık bile bu, el çantaları ve valizler yüzünden değil ama halanın ya da büyükannenin bizimle yaşayıp yaşamaması üzerine olurdu. Open Subtitles و لو كنا تشاجرنا ، لم كان بسبب الحقائب و الأرفف و لكن لكان بسبب ما إذا كانت جدتك أو عمتك سوف تعيش معنا أو لا
    Mükemmel bir fikirle valizlere teker takılmasını sağladı ve birden bire valizler artık hiç ağır gelmemeye başladı. Open Subtitles وقام باضافة العجلات الى تلك الحقائب وفجأة اصبحت الحقائب غير ثقيلة مهما كان وزنها
    valizler mi? Open Subtitles كلما علينا فعله هو ايصال المال الى منطقة استلام الحقائب
    Evi bomboş. Şimdi oradan geliyoruz. Ganimetle dolu olan valizler de yok. Open Subtitles لقد جاءنا للتو من هناك حقائب السفر والغنيمة اختفت
    Sanırım bir örnek valizler artık romantik sayılmıyor. Open Subtitles أعتقد أنّ الحصول على حقائب متشابهة لم يعد بالرومنسي أبداً
    Olur mu? Chris, valizler. Open Subtitles لا، ليس أنت يا صديقى كريس، الحقائب
    Büroda valizler var. Open Subtitles هناك ما زال بعض الحقائب تركت في المكتب
    Olur mu? Chris, valizler. Open Subtitles لا، ليس أنت يا صديقى كريس، الحقائب
    Post gazetesinin editörü ile buluşmam gerek ve şu yeni valizler için yapılacak olan resim çekimlerini organize etmem gerek. Open Subtitles علي أن ألتقي بالفيوتشر في البريد. وأن أرتب خط الحقائب الجديد. -ماخطبك اليوم؟
    valizler için yardım lazımsa beklemen gerekecek. Open Subtitles ،إنّ كنت تود مُساعدتي بحمل الحقائب ! فعليك الإنتظار
    Kaç bahçe düzenlemeciye valizler içinde para ödenir? Open Subtitles كم عدد landscapers تعرف... أصبح مدفوعا في الحقائب ملئ بالنقد , huh؟
    valizler gelmiş olmalı. Open Subtitles لابد انها الحقائب.
    Bu valizler de çok ağırmış, benim küçük tatlı patatesim. Open Subtitles هذه الحقائب ثقيلة يا عزيزتي
    Dua et bu valizler Toronto'ya ulaşsın. Open Subtitles " ادع أن تصل هذه الحقائب إلى " تورنتو
    Havaalanına gittim. Sahipsiz valizler vardı. Open Subtitles لذا، ذهبتُ للمطار وحصلت على حقائب ليست لأحد
    Babam bana ve abime taşımamız için küçük valizler verdi ve dışarı çıkarak evin çıkışında dikildik ve annemin gelmesini bekledik. Nihayet annem geldiğinde, bir kolunda küçük kız kardeşim, diğerinde büyük bir kol çantası vardı ve yanaklarından yaşlar süzülüyordu. TED أعطاني أبي أنا و أخي حقائب صغيرة لنحملها، وخرجنا ووقفنا عند المدخل ننتظر خروج أمي، وحين خرجت أمي أخيرًا، كانت تحمل أختي الرضيعة على ذراع، وحقيبة قماش ضخمة على الآخر، وكانت الدموع تنهمر على وجنتيها.
    "Çöp kovası, takvim, kitaplar, oyunlar, kağıt, kalem, kürek, bel, levye, balta, nacak testere, alarm vermek için çan ve/veya düdük eşyalar ve tahliye için valizler iplik, pense ilk yardım kitleri, çengelli iğne, makas, çakmaktaşı, aspirin, ishal ilacı cımbız, kalamin losyonu, savaş krizi yayınları, bit-pire tozu kemirgen zehri, insülin, tansiyon hapları lastik eldiven, kadın peti, ayna, tuvalet kağıdı, göz yıkama ilacı." Open Subtitles صندوق قمامة، تقويم، كتب، ألعاب، ورق، أقلام رصاص مجرفة، مساحة، عتلة، فأس، فأس صغير منشار، و صفارة أو جرس للانذار حقائب للأثاث أو للإخلاء
    - Bu doğru ve büyük kahverengi valizler. Open Subtitles -هذا صحيح ، حقائب السفر البنية الكبيرة
    Giysiler, valizler her şey katı kitleler halinde kümeleniyordu. Open Subtitles ملابس، حقائب... كلها ملقاه على الارض
    Biletler ayırtıldı, valizler hazırlandı. Open Subtitles التذاكر محجوزة والحقائب موضبة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more