Bakmadığında var olan bir şey var, fakat bun uzayzaman ve fiziksel nesneler değil. | TED | هناك شيء موجود عندما لا تنظر لكنه ليس الفضاء والوقت والأشياء الطبيعية |
Bütün parçaların bir araya geldiği andır ve birden sanki gerçekten var olan bir yermiş gibi bir dünya ortaya çıkar. | TED | إنها اللحظة حيث تتجمع القطع جميعها مع بعضها البعض، وتنبعث الحياة فجأة في العالم كما لو أنّه مكان موجود بحق. |
Zaman fiziksel olarak var olan veya sadece zihnimizde var olan bir şey miydi? | TED | هل الزمن هو شيء له وجود مادي، أو هو موجود فقط في عقولنا؟ |
- Aspirinin var olan bir enfeksiyonla birleşmesi... | Open Subtitles | مع عدوى سابقة هي ما يتطلبه الأمر |
- Aspirinin var olan bir enfeksiyonla birleşmesi... | Open Subtitles | مع عدوى سابقة هي ما يتطلبه الأمر |
Demek istediğim, halihazırda var olan bir bağışıklık sistemi tepkisini kullanabilirdim. Bunu geliştirmek beş ya da altı gün alırdı. Bu molekülün üzerinde olduğu her şeye saldırırdı. | TED | أقصد أنه يمكنني فورا أن أطلب رداً مناعي موجود هناك أصلاً في حين لن تنتظر خمسة أو ستة أيام حتى يتطور بل ستهاجم مباشرة أي شي بداخله |
Epinefrin, kalbinde daha önce var olan bir durumu ortaya çıkarmış olmalı. | Open Subtitles | لا بد أن لديها مرض قلبي موجود و أثاره الإبينيفرين |
Yunan efsanelerinde, tanrıların göklerdeki evi olarak anlatılan Olimpos Dağı, aynı zamanda gerçekte var olan bir yerdir. | Open Subtitles | حسب الأساطير اليونانية فإن جبل الأوليمب هو مقر الآلهة و لكنه مكان حقيقي موجود بالفعل |
Belki şifreli dosyada var olan bir kaç ipucu bulabiliriz. | Open Subtitles | ربما يوجد به دليل على ما هو موجود في هذا الملف المشفر |
Daha önceden var olan bir şeyse sorun olmaz. | Open Subtitles | ليس إلا لو كانت فى واحد موجود من قبل ،هناك شئ لابد منه |
İşverenlerim zaten var olan bir şeyi çizmemi istiyorlar. | Open Subtitles | الناس الذين أعمل تحت امرتهم , يريدون لي أن أرسم ما هو موجود |
Zaten var olan bir düzeneği çalıştıracağız. | Open Subtitles | نحن نعمل بشكل أساسي بتشغيل جهاز موجود بالفعل |
Ya da var olan bir şeyi alıp yeni bir kullanım alanı bulabilirsin. | Open Subtitles | أو يمكنك أخذ شيء موجود من قبل و تستخدمه ... .. بطريقة مختلفة و جديدة, مثل |
Yoktan var etmiyoruz, önceden de var olan bir şeyi yeniden yazıyoruz. | Open Subtitles | إننا نعيد إنتاج شىء موجود اصلاً |
Buradaki sorun bir bağımsızlık bildirisiyle kendimizi olmadığımız bir şey yapıp yapmamak değildir, zaten var olan bir gerçeği ilan edip etmemektir. | Open Subtitles | المسألة ليست ماذا أن لم يكن قرار الإستقلال بمعنى نحن جعلنا لأنفسنا حقيقة من لا شيء لكن ماذا أن جعلنا الحقيقة شيء موجود بالفعل |
Göremediğimiz ama var olan bir iletişim biçimi. | Open Subtitles | تواصل لا تدركه أعيننا لكنه موجود |
Doğal olarak var olan bir şey değil, en azından bulunduğumuz yüzyılda. | Open Subtitles | إنّه ليس شيء موجود طبيعياً... على الأقل ليس في هذا القرن |