Bu varsayımı kullanarak, ışığın bazı özelliklerini açıklayabilmişti. | TED | و باستخدام هذا الافتراض كان قادراً على شرح بعض خصائص الضوء. |
Hadi bu varsayımı Doğu Avrupa'ya giderek test edelim. | TED | وقد قمنا بفحص هذا الافتراض وتوجهنا الى اوروبا الشرقية |
Evet, ve Ruslar az önce bize, bu varsayımı destekleyen bazı istihbarat bilgileri gönderdi. | Open Subtitles | والروس ارسلوا لنا بعض المعلومات للتو تدعّم هذا الافتراض |
Bunun tam tersini düşünen başka bir gelenek de var ancak en kötü varsayımı kabul ediyor. | TED | هناك إرث آخر يُعتقد أنه عكس ما سبق لكنه يحمل أسوء افتراض |
Nükleer savaş başlığını bulmamıza yardım edebileceği varsayımı üzerine bu adamı kaçırarak ne kadar büyük bir risk aldığımızı söylememe gerek yok. | Open Subtitles | لابد أنك تعرف أننا قمنا بمخاطرة كبيرة في إخراج هذا الشخص .تحت افتراض أنه سيساعدنا في العثور على الصاروخ النووي |
Ama yine de yalan söylediği varsayımı üzerinden devam etmeliyim. | Open Subtitles | ولكن لا يزال عليّ العمل تحت إفتراض أنّها تكذب |
Yapmamız gereken tek bir basit varsayımı uygulamak. | Open Subtitles | كل ما كان علينا فعله هو تعديل إفتراض واحد أساسي في القضية |
Takımın orada Kayıp Şehir'i bulup bir üs kurdukları varsayımı üzerine gideceğiz. | Open Subtitles | سنفترض أن الفريق وجد المدينة الضائعة وأقام قاعدة |
Bu varsayımı sizin için saklayabiliriz. | Open Subtitles | نحن يمكننا ان نكون كتمانك, لهذا الافتراض. |
Ama itiraf etmeliyim ki böyle bir varsayımı sadece bunlarla yapamam. | Open Subtitles | لكن يجب أن أعترف ، أن هذا الافتراض لم يكن مستنداً على ذلك فقط |
Plan işe yaramadığında, o insanların da bizimle aynı bilgilere sahip olduğu ve buna rağmen bizimle aynı fikirde olmadığı ortaya çıktığında, bir başka varsayıma sığınırız: onların ahmak olduğu varsayımı. | TED | وعندما لا ينجح ذلك ونرى ان هؤلاء الاشخاص قد خبروا تلك المعلومات التي نملكها ومازالوا معارضون لما نقوم به ننتقل الى الافتراض الثاني والذي هو انهم لامحالة اغبياء |
Bunu daha fazla seçimin her zaman daha iyi olduğu varsayımı ile birleştirirsek, ortaya en ufak bir farkın bile önemli olduğunu düşünen bir grup insan elde ederiz. | TED | بالاضافة الى الافتراض الموجود الذي يقول ان كلما كثرت الخيارات كلما كان الامر افضل وان الامريكين هم الذين يعطون للاختلافات الصغيرة اهتمامات كبيرة لذا فكل خيار يهم جداً |
Zombi olmadığı varsayımı güçlü sanırım. | Open Subtitles | اعتقد انة يمكننا الافتراض انة غير عادى |
Şu an için bu varsayımı yapmalıyız. | Open Subtitles | لابد أن نأخذ بهذا الافتراض الان |
Bunu dur durak bilmeden yapacağımın varsayımı. | Open Subtitles | ...إنه الافتراض المتواصل أنني سأفعل ذلك دائماً |
Suçsuzluk varsayımı yok kanıtlama zorunluluğu yok, akranlarından oluşan bir jüri ve temyiz yok. | Open Subtitles | لا يوجد افتراض براءة، لا يوجد قرار إثبات، لا توجد هيئة محلفين من نظرائك ولا استئناف. |
Sabit bir kara deliğin etrafındaki akresyon analitik olarak sadece küresel simetrinin varsayımı altında çözülmüştür. | Open Subtitles | لقد تم حل مشكلة الثقب الأسود من الناحية التحليلية فقط تحت افتراض التناظر الكروي |
O senin bazı kriterleri sağladığın varsayımı ile biçtiğimiz yıllık primdi. | Open Subtitles | هذي مكأفأه السنه الواحده على افتراض أنك لبيتي المعايير المعينه |
Sizlerin de onlar gibi... tüm zencilerin yalan söylediği... tüm zencilerin esas olarak ahlaksız yaratıklar olduğu... kadınlarımız söz konusu olduğunda hiçbir zenci erkeğe güvenilemeyeceği... varsayımını... bu iğrenç varsayımı benimseyeceğinizden emindiler. | Open Subtitles | أن شهادتهم لا شك بها واثقون بأنكم أيها السادة ... ستتفقوا معهم على إفتراض |
Sizlerin de onlar gibi... tüm zencilerin yalan söylediği... tüm zencilerin esas olarak ahlaksız yaratıklar olduğu... kadınlarımız söz konusu olduğunda hiçbir zenci erkeğe güvenilemeyeceği... varsayımını... bu iğrenç varsayımı benimseyeceğinizden emindiler. | Open Subtitles | أن شهادتهم لا شك بها واثقون بأنكم أيها السادة ... ستتفقوا معهم على إفتراض |