Bunu biz bile biliyorsak başkalarının da bildiğini varsaymak yanlış olmaz. | Open Subtitles | لو لدينا هذة المعلومات, أنه من الأسلم أن نفترض أن الآخرينيعلموا،أيضا. |
Şimdiye kadar İspanyolların adanın dört bir yanına erkekler olduğunu varsaymak zorundayız. | Open Subtitles | علينا أن نفترض أن الأسبان لديهم رجال في جميع أنحاء الجزيرة الآن |
Biz yolda bir koloni gemisi var olduğunu varsaymak zorundayız. | Open Subtitles | يجب أن نفترض وجود سفينة مستوطنين في طريقها إلى هنا |
Öğrenemeyeceğimi varsaymak adaletsizce olur. | Open Subtitles | يبدو غير عادل إفتراض أننى لن أكون قادرا على التعلّم. |
Direkt olmadığını varsaymak yerine, nasıl gittiğini sorsanız? | Open Subtitles | ماذا عن سؤالي كيف جرت بدلًا من إفتراض إنّني فشلت؟ |
Kötü niyet olduğunu varsaymak, birinin neden öyle davrandığını ve inandığını gerçekten anlamaktan bizi neredeyse anında alıkoyuyor. | TED | افتراض دوافع سيئة، يمنعنا تماماً وبسرعة من الفهم الحقيقي للسبب الذي يجعل شخصاً ما يقوم بما يقوم به. |
Aksini kanıtlayana kadar onun yapmış olduğunu varsaymak zorundayım. | Open Subtitles | أجل ، حسناً حتى أجد خلاف ذلك سأفترض أنّه فعل ذلك |
Babasının hala canlı olduğunu varsaymak biraz fazla ve bildiğin kadarıyla onun dosyasında adaletsiz olan bir şey yok. | Open Subtitles | انه من المبالغ فيه ان نفترض ان ان اباها ما زال على قيد الحياه و لا يوجد ظلما اخر لحق بها |
Bina içinde konuştuğunuz her şeyi dinlediğini varsaymak durumundayız. | Open Subtitles | يجب أن نفترض أنه يستمع لكل شيء قلناه داخل المبنى |
Hikayenin fazlası olduğunu varsaymak zorundayız, ...ama ilk önce onu oradan çıkartmak zorundayız. | Open Subtitles | مضطرون ان نفترض بأن هناك الكثير للقصة ولكننا نحتاج لإخراجها أولاً |
Bu olgunun çevresel olduğunu varsaymak zorundayız. | Open Subtitles | لقد حدث معي نحن يجب ان نفترض ان هذه الظاهرة متعلقة بالبيئة |
Bunu yapanın cadı olduğunu varsaymak ne kadar doğru? | Open Subtitles | هل سيكون من الآمن أن نفترض أن الشخص الذي جعل هذا كان ساحرة؟ |
Billy'yi konuşturduğunu varsaymak zorundayız. | Open Subtitles | علينا أن نفترض أنه سيحصل على المعلومات من بيلي |
James Baldwin bir sözünde, "Şimdi her şeyin kendi elimizde olduğunu varsaymak zorundayız; başka türlüsünü varsaymaya hakkımız yok." | TED | قال جايمس بولدوين: "يجب أن نفترض أن كل شيء لدينا ولا يحق لنا افتراض العكس." |
Doğruyu söylediğini varsaymak zorundayız. | Open Subtitles | علينا أن نفترض أنه يقول الحقيقة |
Yaptığımız her hareketin izlendiğini varsaymak zorundayız. | Open Subtitles | يجب أن نفترض أن كل حركة نقوم بها مراقبة |
...o zaman Cylon-insan kanının karışım olduğunu varsaymak uzak bir ihtimal olmaz. | Open Subtitles | لذا من الصحيح إفتراض أن دم السيلونز-البشري يحمل حصانة |
- Öyle olacağını varsaymak zorundasın. | Open Subtitles | -عليك إفتراض انه سيفعل -عليك ذلك , صحيح؟ |
Terrence'in son adresi de aldığını varsaymak doğru olur. | Open Subtitles | من الأسلم إفتراض أن (تيرانس) الآن لديه الموقع الأخير. |
Mevsimlere yol açan şeyin sadece atmosfer olduğunu varsaymak kolaydır ve aslında bu bir noktada doğru bir varsayım. | Open Subtitles | من السهل افتراض أن الغلاف الجوي ،هو ما يحرك أنماط الطقس ،وذلك صحيح لحدٍ ما |
"Kanıta dayalı olarak, para kazanacağımı varsaymak mantıklı mı?" | TED | "بناءًا على الأدلة، هل من المنطقي افتراض أنني سأحصل على نقود؟" |
Bunun, erkek veya dişi olup olmadığını anlamanın hiçbir yolu yoktur, ancak, ben Dippy'nin dişi olduğunu varsaymak istiyorum. | Open Subtitles | لا توجد طريقة للتأكد إذا ما كانت أنثى أو ذكر أنا سأفترض بأن "ديبي" كانت أُنثى |